16 – 17 NİSAN ŞEHİTLERİ ÖLÜMSÜZDÜR

‘’… Ölümlerden geliyorum şarkı söyleyerekten 

Geliyorum yaşamak için… 

Bırak ışıldayan bir yara 

Bağışlasın sana sesini… 

Bırak da kinler büyüsün 

Kafeslerin içimde ektiği… 

Yaramın üstünde yürümeyi öğretti 

Bana celladın bıçağı… 

Direnmeyi hem de 

Yorulmadan direnmeyi…’’

16-17 Nisan Direnişçileri Manifestomuzdur, Mücadele Kılavuzumuzdur

Türkiye Devrimci Hareketinin tarihinde önemli bir yere sahip olan 16-17 Nisan direnişi, yürüttüğümüz devrim mücadelesinde bize yol gösteriyor.

Onlar bağımsızlık, demokrasi ve sosyalizm mücadelesine her alanda örnek ve önderlik eden fedai devrimci kuşağın devamcılarıydılar. Kuşatıldıkları güne kadar tüm yaşamlarını bu mücadeleye adayanlardı, kuşatıldıklarında da tereddütsüz bayraklarını asıp düşman karşısında ve kuşatmasında kendilerinden öncekiler gibi, Ulaşlar, Cevahirler, Kızıldere’de destanlaşan Mahirler ve birlikte mücadele edip acıyı da, sevinci de paylaştıkları 12 Temmuz direnişçileri gibi… Onlar kendilerinden önceki yoldaşlarından devraldıkları bayrağı daha da yükseklere çekerek; “Cesaretiniz varsa siz gelip teslim alın… asıl siz teslim olun…” diyenlerdi.

Çünkü onlar, o güne kadar yaşadıkları, gittikleri her yerde, yaptıkları her işte, hep örnek olan ve derin izler bırakanlardı. İşte faşizmin infaz mangalarının kuşatmasında bir kez daha bunu yapıyorlardı.

Çünkü onlar, tüm yaşamlarını mücadeleye adamış, halkların kurtuluşu için mücadeleyi büyütüp güçlendirilmesine, devrim ve sosyalizme adamışlardı. 

Onlar, hiçbir zorluk karşısında bir an olsun tereddütte düşmeyenlerdi. Mücadelede üstlendikleri görevleri yerine getirmek için her türlü fedakarlığı göstermekten asla geri durmadılar. Yaşamlarını devrimci mücadeleye adamış dava insanıydılar.

Onlar, 12 Eylül askeri faşist darbe sürecinde hiç tereddüt duymadan mücadeleye daha sıkı sıkıya sarılan, tutsak düştüklerinde de, onlar için sadece değişen mücadelenin alanıydı. Devrimci mücadeleyi o en zorlu koşullarda hiç tereddüt etmeden sahiplendiler.

Onlar, zindanlarda zulme boyun eğmeyi reddedip, sonuna kadar direnenlerdi. Gün geldi, ölümüne direnmek yetmiyorsa ölüme yatarız deyip faşizmin teslim alma, kişiliksizleştirme saldırıları karşısında ölüm orucuna yattılar… Darağacının gölgesinde ölüme meydan okudular. Ama her koşulda düşmanın saldırıları karşısında dikilip örgütlenmenin ve mücadelenin geleceğini sahiplendiler. Gün geldi, zindanlarda yaprağın bile kıpırdamadığı koşullarda örgütü sahiplenerek ve mücadelenin kesintisizliğini sağlamak için inanılmaz çabalar harcadılar. Gün geldi, faşizmin zindanlarını delip; “özgürlük bizlerin elindedir” deyip sıcak mücadeleye karıştılar.  

Kuşatıldıkları üslerde, oligarşinin eli kanlı cellatlarını sloganlarıyla, silahlarıyla karşıladılar. Patlayan bombalar, sıkılan kurşunlar önünde teslimiyeti değil, direnişi seçtiler. Bir kez daha tüm yaşamlarıyla ve 16-17 Nisan’da sergiledikleri onurlu direnişle, Canfeda yürünecek yolu ve zaferin yolunu gösterdiler.

16-17 Nisan’ın tarihsel önemine değinilirken, onlara şunu ifade abartı olmayacaktır; 16-17 Nisan direnişçilerinin bıraktıkları miras, devrim mücadelesinde manifestomuz ve mücadele kılavuzumuzdur. 

16-17 Nisan direnişçileri ölümsüzdür!

Yolumuz devrim mücadelesinde bayraklaşanların yoludur!

Kahrolsun faşizm! Yaşasın mücadelemiz!

Önceki İçerikÖZGÜRLÜK MÜCADELEDEN GEÇİYOR
Sonraki İçerikAKADEMİSYENLERİN EYLEMİ SÜRÜYOR