Kayseri’nin Melikgazi ilçesindeki Danışmentgazi Mahallesi’nde Suriyeli bir erkeğin bir çocuğu istismar ettiği iddiası üzerine başlayan linç girişimi, hızla yayıldı.
Türkiye’deki ırkçı-faşist güçler, devletin “karanlık” odakları Kayseri’de, Reyhanlı’da, Bursa’da, Kilis’te Antep’te İstanbul’da… şovenizm zehriyle besledikleri linç gruplarını kışkırtarak sokaklara döktüler.
Tamda Sivas Madımak katliamının yıl dönümünde sokaklar yeni bir katliamın, linçlere sahne oldu. Sokaklar yine ırkçılığın yaktığı evler, iş yerleri, araçların aleviyle aydınlandı.
Ancak bu kez hedefte Suriyeliler vardı. Kayseri’de küçük bir çocuğa taciz haberiyle başladı, kısa sürede Hatay, Bursa, Kilis; Konya, Urfa, Adana, Antep, İzmir, Antalya ve İstanbul’a sıçradı. Suriyelilerin olduğu düşünülen iş yerleri ve araçlar tahrip edildi, oturdukları semtlere yönelindi, insanlar linç edildi.
Osmanlıcık hayalıyla yola çıkan ırkçı faşist sömürgeciler, diğer yanda ise korkulu rüyası haline gelen Kürt özgürlük mücadelesi ve yayılmacı politikalarla Suriye’de cihatçı çetelerle tam bir bataklık yaratan, o bataklıkta zor yoluyla bir “devlet” inşa etmeye kalkışan işgalci devlet, şimdilerde yarattıklarının sonuçlarıyla karşı karşıya.
Günlerdir sokağa döktüğü güruhla yabancı düşmanı, göçmen karşıtı linç ayinleri düzenlediler. Teorileri hazır ülkenin dört bir yanında. Sözüm ona “halkın sabrı taştı Suriyelilere, Afganlara karşı. Kendi yaptıkları açıklamalarda ise saldırıları organize eden en önde saldıranların, taciz- tecavüz vb suçlarda sabıkalı olduklarıdır.
Ülkede yaşanan bu ırkçı faşist saldırılar Türkiye’de ve Suriye’de yayılarak devam etti. Bu yaşananlar aslında faşist işgalci politikaların Suriye’deki işgal bölgelerinde çetelerin ayaklanması, işgalin gitgide sürdürülemez hale geldiğinin açık göstergesi aynı zamanda.
Bundandır ki Kürde statü kazandırmamak kaydıyla içine girdiği çıkmazda kurtulmak için Suriye ile uzlaşma yoları aramaktadırlar. Ancak bu konuda kendiler ide çok iyi bildiği bu uzlaşmanın başta ABD, AB ve İsrail’in çıkarlarına ters düşeceği ve süreci engellemeye çalışacaklarıdır. Böylesi bir adımın başta ABD emperyalizmi olmak üzere emperyalist haydutların bölge üzerindeki hesapları ile ters düşme çelişkisinin orta vadede kaçınılmazlığıdır.
Türkiye’de bu kadar mültecinin birikmesi kuşkusuz ki sorumlusu yerini yurdunu terk etmek zorunda kalanlar değildir. Tüm dünyada herkesin mültecilik hakkıdır ancak bu hakkın kullanılmasına sebep olan savaş kışkırtıcılığı yapanlar, çete gurupları örgütleyip kullanan ülkeleri kan gölüne çeviren emperyalist haydutlar ve onların maşası durumunda olan faşist AKP-MHP iktidarının kendisidir. Suriye’yi kan gölüne çeviren, işgal eden Türkiye değil mi.
Kendi yaratıkları sonuçların bedelini halklara ödetmeye çalışmaktalar. Halkları birbirine boğazlatma çabasındalar. AB’de üç kuruş rant almak için mültecileri ülkeye yığanlar bu haydutlar değil mi?
Faşist iktidarın her sıkıştığında başvurduğu Irkçı-şoven duygularla hızla linç güruhlarını harekete geçirmektedir. Hiç kimse sınıfsal kökeni ya da milliyetin nedeniyle dıştalanamaz, linçlere maruz bırakılamayacağı gerçekliğini iyi bilince çıkarmak gerek.
Hiç kimse mecbur kalmadıkça doğduğu toprakları köklerini terk edip göç yolarına dökülmez. Bizim bu insanlarla bir sorunumuz olmaz, olmamalıdır da asıl olarak bu somunları yaratanlarında istediği tamda budur. Bu halklarla birlikte olup asıl bu sonuçları yaratanların karşısına hep birlikte dikilmeliyiz. Özgür bir dünya ve tüm toplumların barış içinde yaşadığı bir ortam ancak böyle sağlana bilinir.
Mültecilik herkes için haktır!