Av. Tugay BEK
Geçtiğimiz hafta sonu gerçekleşen baro genel kurullarında kendilerine “milliyetçi avukatlar” adını veren grupların, demokrat, sosyalist, yurtsever ve kadın avukatlara saldırılarına şahit olduk. Önceki yıllarda da benzer şekilde genel kurul salonlarını provoke eden bu grup, cezalandırılmayacağını bilmenin öz güveni ile pervasız saldırılarını artırarak sürdürüyor.
Adana Barosu Genel Kurulunda konuşan Avukat Şiar Rişvanoğlu’na da aynı grup sözlü olarak sataşmış, araya girenler sayesinde fiziki bir saldırının gerçekleşmesinin önüne geçilmişti. Bu ekibin de desteklediği listenin Adana Barosu yönetimini kazanmasından üç gün sonra Avukat Şiar Rişvanoğlunun aracına Türk İntikam Tugayı (TİT) imzalı tehdit notu bırakılıp lastiği bıçakla patlatıldı.
Tehdit notunda, Avukat Şiar Rişvanoğlu’nun baro genel kurulunda yapmış olduğu konuşmanın detaylarına göndermeler var. Bu durumda tehdit notunu yazan TİT’in, avukatların katıldığı genel kurulu izlediği ya da “gündüz cübbeli gece silahlı gezen” kişilerin bu eylemi gerçekleştirdiği anlaşılıyor. Yakın tarihte, demokrasi ve insan hakları mücadelesinde öne çıkanlara yönelik TİT imzası ile suikast ve saldırılar düzenlenmişti. İHD Genel Başkanı Akın Birdal’a yönelik silahlı saldırı da TİT tarafından üstlenilmişti. Derin devlet yapılanmasının bir aparatı olan TİT, avukatları ve aydınları hedef alarak, genel olarak tüm topluma göz dağı vermek istemektedir.
TİT, İPİNİN KİMİN ELİNDE OLDUĞUNU İLAN ETTİ
TİT bu tehdit notu ile paramiliter faşist yapıların kime karşı örgütlendiğini ve amaçlarını anlamamız için tarihsel nitelikte bir belge oluşturmuş. TİT’in; avukat arkadaşımızın İsrail’e karşı Filistin halkının yanında yer alınmasını, emperyalizme karşı mücadele edilmesi gerektiğini söylemesinden ve açlık yoksulluktan bahsetmesinden çok rahatsız olduğu anlaşılıyor. Polis ve askerlerin karışmış olduğu insan hakkı ihlallerinin ifade edilmesin TİT için ‘tahrik’ sebebi olduğu açıkça ifade edilmiş. Bu tehdit notundan ordu ve polis kendisini savunmadığı yerde TİT’in devreye sokulduğunu anlıyoruz.
SALDIRININ VE TİT’İN SINIFSAL NİTELİĞİ
Tehdit pusulası “Savunduğun o Polonez molonez işçileri, terörist Kürtler ve LGBT’liler de seni kurtaramaz” diye bitiyor. Sendikalı oldukları gerekçesiyle işten çıkarılan Polonez işçileri, üç aydır direnişlerini sürdürüyor. Anayasal haklarını kullanmasına izin verilmeyen Polonez işçileri defalarca göz altına alındı, Çatalca İlçe Emniyet Müdürü emrindeki polisler bizzat işçilere saldırdı. Hiç üzerine vazife olmadığı halde Çatalca İlçe Müftüsü bile Polonez işçilerine sözlü ve fiziki saldırıda bulundu. Tüm bunlara rağmen onurlu mücadelesini devam ettiren Polonez işçilerinin ekonomik sıkıntılar ve geçim derdi içinde olan halka cesaret veriyor olması, sermaye sınıfı ve iktidarında endişeye neden oluyor.
Avukatların, Polonez işçileri nezdinde işçi sınıfının mücadelesine destek olmasından rahatsız olan TİT, paramiliter faşist hareketin sınıfsal niteliğini de göstermiş oluyor. TİT, bu tehdit notu ile sucuğunu yiyip işçilerin karşısına dikilen emniyet müdürü, ilçe müftüsü, iktidar partisinden politikacılar ve yandaş medya ile aynı merkezden yönetildiğini göstermiş oldu.
DEMOKRASİ ‘POLONEZ MOLONEZ İŞÇİLERİ’ İLE GELECEK
Emek, demokrasi ve özgürlük mücadelesini bastırmak için polis, yargı gibi legal organların yetersiz kaldığı yerde TİT benzere paramiliter yapılar devreye sokulmaktadır. Ama korkunun ecele faydası yok “Polonez Molonez” işçilerinin birleşik mücadelesi, halkların eşitlik, kardeşlik mücadelesi ile yan yana gelerek bu paramiliter yapı ve hizmetkarı oldukları sömürü düzenini ait olduğu tarihin çöplüğüne gönderecektir.
Baro genel kurullarında ve sonrasında avukatları hedef alan saldırıların failleri mutlaka cezalandırılmalıdır. MOBESE ve güvenlik kameralarına yakalanmadan değil bir suç işlemek, ekmek almaya dahi gitmenin mümkün olmadığı günümüzde, halka ve aydınlara karşı işlenen suçların failleri bulunamayıp sırra kadem basması kabul edilebilir bir durum değildir. Adana’nın orta yerinde bir avukatı hedef alan saldırının failleri bulunamıyorsa, TİT ve eylemlerinin arkasında iktidarın kendisi olduğundan şüphe duymamamızı gerektirir bir neden bulunmamaktadır.