Her türlü baskı şiddeti ön planda tutan faşist iktidar içine girdiği çıkmaz ve kriz içinde debelenirken önce “yumuşama” ardında da faşist şef Devlet Bahçeli üzerinde Kürt halkı ve onun özgürlük mücadelesi üzerinde yeni oyunlar peşinde.
Eli kanli katil MHP lideri Devlet Bahçeli’nin, DEM yöneticileriyle mecliste el sıkışmasıyla birlikte ortada yeniden “çözüm süreci” sözleri dolaşmaya başladı. Faşist iktidarın karakterini unutan bazıları tamda istedikleri sistem içi çözüm beklentileriyle bazı reformist, liberaller ve milliyetçilerin iştahını kabartı. Teşekkürden tutunda selamı aldık, açıklamaları birbirini takip etti. Sıktıkları elin halkların kanına batığını unutarak.
AKP’nin daha önce sergilediği tiyatro ve “masayı yıktık” diyen Erdoğan, bu kez tiyatroyu ortağı faşist şef Bahçeli üzerinde şekillendirmektedir.
Daha düne kadar “pençe kilit haraketli hızla ilerliyor, kilit kapanmak üzere diyen ve Kürt halkına savaşı dayatanlar, Kürdistanın dağını taşını kimyasala boğanlar ne oldu da birden “değiştiler”? Kürt halkına karşı AKP-MHP azgın bir terör uygulayan, insanları bodrumlarda diri diri yakanlar, Rojava’da her gün Kürtleri katleden, tıpkı Siyonist İsrail gibi yaşam alanların yok edenler ne oldu da yeniden bir “çözüm süreci” istiyor?
Her kesin bildiğini düşünerek yine de faşist AKP-MHP çetesini nasıl bir parti, nasıl bir iktidar olduklarını kısacada olsa hatırlatmakta yarar var. Faşist AKP iktidarı, önce düşman ilan etiği Gülen cemaatiyle, ardinda derin devlet ve onun siyasetteki katil MHP ile ittifakları sonucu olan 22 yılda neler oldugunu saralarsak herhalde binlerce sayfayı bulur. Ülkemizi ve bölgeyi kan, gözyaşına boğdular. Ülkede ise baskı, şiddet, kadın kırımı ve tamda bugünlerde sağlıkta ortaya çıkan, rant için çocuk katliamları, doğa cinayetleri vb zulüm ile yönettiler ülkeyi.
İktidar olduklarından beri ülkeye, kan göz yaşı, yokluk, yoksulluktan başka bir şey yaşatmadılar.
Daha birkaç gün öncesine kadar MHP şefi her fırsata Kürt halkina ve DEM partisine yönelik saldırılarını herkes biliyor. DEM’in kapatılması, Milet vekillerine maş verilmemesi, partiye yapılan devlet yardımının kesilmesi, bunu yapmayan anayasa mahkemesinin de kapatılmasını isteyen değildi sanki.
Şimdi faşist şef Bahçeli’nin DEM’li millet vekillerinin elini sıktıktan sonra her açıklamasının hemen ardinda Erdoğan’da destek açıklaması yapiyor. Bahçeli’nin açıklamaları, biraz uzunda olsa daha iyi anlaşılması için; “Türkiye’nin yeni bir çözüm sürecine değil, ortak aklı çalıştırmaya, dürüst ve samimi adımlara, dış dayatmalara kapalı durmaya, bin yıllık kardeşliği daha da kuvvetlendirmeye ihtiyacı vardır ve olmalıdır.
“Türkiye’nin sorunu Kürtler değil, bölücü terör örgütüdür. Tek tek Kürt kardeşlerimin sorununu çözmek elbette mecburidir, ama kolektif kimlik ve etnik temelde bir çözüme atıf yapmak vahim bir tehlikedir. Bu ülkede yaşayan hiçbir Kürt kardeşim sorun olarak gösterilemez. Kürt sorunu var demek, Kürtleri sorun gören sahte yüzlerin, yalan sözlerin, yıkım bekleyenlerin, küresel emperyalizme piyonluk yapanların ortak propagandasıdır. Türkiye Cumhuriyeti devleti asimilasyon politikasına hiçbir zaman teşne olmamış, tenezzül etmemiş, prim vermemiştir.
“Terör başka siyaset başkadır. İkisi arasına kalın bir çizgi çekilmeden, duvar örülmeden, silah dışlanmadan, en başta Kürt kardeşlerimiz olmak üzere, Türk vatandaşları layık olduğu insani gelişmişlik düzeyine, refah, huzur ve güvenlik mertebesine çok zor ulaşacaktır. Tek başına silahlı mücadelenin hemen hiçbir zaman terörü sona erdiremeyeceği gibi, terörün silahsız çözümü de asla yoktur. Teröristin yaşadıkları ve kabulleriyle gerçek olaylar ve olgular arasındaki çelişkiler somutlaştıkça teröristin direnci kırılacak ve silahtan uzaklaşacaktır. Tek tek teröristler üzerinde tesirli olmak, ihanetin sonunun olmadığını meşru vasıtalarla anlatmak ve açıklamak örgütteki çözülmeyi hızlandıracaktır.
“Geçen haftaki grup konuşmamda demiştim ki; Türkiye’ye getirilirken, ‘her türlü hizmete hazırım’ diyen terörist başı, buyursun terörün bittiğini, örgütünün tasfiye edileceğini tek taraflı ilan etsin… Bu çağrımın içyüzünü henüz anlamayan, anlasa bile işine gelmediğinden saptırmaya çalışanlar çok sayıdadır.
Türk ve Türkiye Yüzyılında terörü sıfırlamak, milli birlik ve beraberliği çelikleştirmek amacına matuf ikinci hüküm cümlem şöyledir: Terörist başı işin içinde olmazsa bir şey çıkmaz diyenlere de sesleniyorum; şayet terörist başının tecridi kaldırılırsa, gelsin TBMM DEM Parti grup toplantısında konuşsun. Terörün tamamen bittiğini ve örgütün lağvedildiğini haykırsın. Bu dirayet ve kararlılığı gösterirse, ‘Umut Hakkı’nın kullanımıyla ilgili yasal düzenlemenin yapılması ve bundan yararlanmasının önü de ardına kadar açılsın. Ne Kandil, ne de Edirne; adres İmralı’dan DEM’e uzansın, bu ağır ve tarihi terör sorunu ülke gündeminden tamamen çıkarılsın. Hodri meydan, buna varız; vatan, millet, devlet, bayrak, ortak gelecek ve tam bağımsızlık için bunu dahi sineye çekmeye sonuna kadar hazırız.
Türkiye ve Türk milleti için her fedakârlığı yapmaya, her çileye katlanmaya, lazım gelen her adımı atmaya kararlıyız, inançlıyız, tarih huzurunda diyorum ki, yeminliyiz. ‘Yeni Yüzyıl, Yeni Hayat, Yeni Türkiye’ temelinde bagajları boşaltalım ve milli ülküleri hep birlikte yakalayalım.
Üçüncü hüküm cümlem de şu şekildedir: Diyarbakır annelerinin sessiz çığlığı duyulmalı, evlatlarıyla buluşmaları sağlanmalı, hepsinin yüzü güldürülmeli, sorunun kaynağı olanlar harekete geçmelidir. Bilinmelidir ki, uzattığım elin bir mesajı da budur.”
Az çok akli başında birisi bu konuşmalarda “yeni bir çözüm süreci” lafını telaffuz edemez, ediyorsa ya hiç anlamamış ya da uygulanmak istenen büyük tasfiye planını onaylıyor demektir.
Bugüne kadar halkalara kan, gözyaşı, zulüm, yokluk yoksulluktan başka bir şey vermeyen bu katiler sürüsü daha büyük komplolar peşindeler.
Özelikle son gurup toplantısında Bahçeli’nin yaptığı açıklamayla niyetlerini çok net olarak ortaya koymaktalar. Dayatılan tasfiyecilik, dayatılan özgürlük hareketinin içinde ikilik çıkarmak, onu parçalamaktır.
Kuşkusuz ki bu gelişmeler salt sıkışan, yönetemez duruma gelen faşist AKP-MHP’nin kendi iktidarları değil. Siyonist İsrail’in Filistin halkına karşı yürüttüğü soykırım ve Lübnan’a saldırması, savaşı yayma çabasında bağımsız değildir. Bu bir tasfiye planı ve sadece faşist TC’nin değil başta ABD olmak üzere Avrupa emperyalistlerinin de dahil oldukları bir projedir.
Bu konuda asıl söz sahibi olan Kürt özgürlük hareketinin parçalı açıklamalarında; “bu daha güçlü saldırı ve katliamalar için yapılan hazinlik…” dense de kuşkusuz ki daha derli toplu bir açıklama yapılacaktır ki bizler açısında belirleyici olanda budur.
Diğer yanda gerek hakların mücadele tarihin de gerekse de daha önceki ‘barış’ sürecinde de gördüğümüz gibi, ülkemizde 22 yıldır iktidar olan AKP-MHP faşizmle “barış” uzlaşmanın olmayacağını, onların “barışta” anladıklarının tasfiye, teslim almak olduğunu iyi biliyoruz. Dolaysıyla ülkemizde yaşayan hiçbir inanç, azınlık ve Kürt halkının faşizmle yönetilen bir ülkede özgür, barış içinde olmayacağı gerçekliğidir. Ki bu konuda yaşanan süreçler çok iyi göstermiştir. Kürt halkının bağımsızlığı ve özgürlüğü söz konusu olamayacağı gerçekliğiyle bunun sadece mücadele ve faşizmin yok edilmesiyle mümkün olduğunu unutmamalıyız. Hayal kuran, liberaller ve milliyetçilerin yaşamda ve tarihte hiç ders almadıkları çok açık ortada.
Emperyalist haydutların ve onların uzantısı faşist yönetimler tarih boyunca halklara kan, göz yaşından başka şey sağlamamıştır. Onların, barış, demokrasi, insan hakları dedikleri daha çok baskı, daha çok sömürü, katliam demektir. Dolaysıyla ne Kürt özgürlüğü, neden halkların başka bir sorunun emperyalist haydutlar ve faşizmimle uzlaşarak çözülemez.
Gerçek kurtuluş mücadelede, gerçek çözüm devrimde…