Gerçek Barış Halkların Özgür İradesiyle Sağlanır

Yılardır Suriye’yi kan gölüne çeviren faşist sömürgeci Türk devleti BOP eş başkanı olmakla övünenler, emperyalist haydutların ve Siyonist İsrail’in maşası olarak şimdilik Suriye de beli başarılar elde etmiş görünüyor. Ancak bu görünüm aldatıcı ve geçicidir.

İŞİD İslami Terör örgüt lideri ilan edilen, başına ödül konan Colani Şama oturtularak dünyaya “devrim” lideri olarak ilan edildi. Maşaları medya vasıtasıyla dünya halklarına şirin gösterilmeye çalışıyorlar. Ancak tüm senaryo ve yönlendirmelere rağmen Colani tutarsız davranışlarıyla gerçek niyetini ele vermekten kaçınamıyor. Ve kamuoyunda ki tüm şirin göstermelerinin perde arkasında Kürdü, Süryani, Ezidi Hıristiyan, Yahudi, Dürzi, Alevi, Kızılbaş, seküler Araplara, laik, ateist tüm etnik ve sosyal gruplara karşı Suriye’de bir katliam soykırım yaşanıyor, yaşatılıyor.

Bu tablonun öncesinde faşist şef Devlet Bahçelinin mecliste DMP Partilerin ellerini sıkması ve ardında gurup toplantılarında yaptığı çağrılarla Kürt ulusal hareketine ve Kürt halkan karşı yeni bir katliam ve soykırımın aslında ip uçlarını veriyordu.

Faşist şefin önce Öcalan gelsin mecliste DEM Parti gurup toplantısında konuşsun, “örgütü feshettiğini açıklasın” demesiyle ve ardında “Umut hakkı, ev hapsi” vb yenide bir barış sürecimi tartışmaları ve liberallerin avucunu ovuşturmasıyla gündem oldu. Ardından bir an önce Öcalan gelemiyorsa DEM Partililer gidip görüşsün, acele edilmeli diyerek süreci zorladı. Ancak bu gündem devam ederken yukarıda da belirttiğimiz gibi Suriye de dengeler alt üst oldu. Telaşın nedeni de daha iyi ortaya çıkmış oldu böylece.

Haftalarca ‘ha bugün, ha yarın’ olacak diye tartışılan DEM Parti – İmralı görüşmesi nihayet gerçekleşti. DEM Parti milletvekilleri Pervin Buldan ile Sırrı Süreyya Önder, İmralı adasına gitti ve Öcalan ile görüştü.

Görüşme sonrasında işin propaganda yanını bir yana bırakılırsa öz olarak; “İmralı’da Sayın Abdullah Öcalan ile 28 Aralık 2024 tarihinde kapsamlı bir görüşme gerçekleştirdik. Kürt sorununa kalıcı çözüm bulmaya yönelik yaptığı değerlendirmeler hayati önemdeydi. Ortadoğu ve Türkiye’de yaşanan son gelişmelerin değerlendirildiği görüşmede Sayın Öcalan, dayatılan karanlık gelecek senaryolarına karşı pozitif çözüm önerilerini sunmuştur.”

Asil olarak; “Sayın Bahçeli’nin ve Sayın Erdoğan’ın güç verdiği yeni paradigmaya, ben de pozitif anlamda gerekli katkıyı sunacak ehil ve kararlılığa sahibim… Heyet bu yaklaşımımı gerek devletle gerekse siyasi çevrelerle paylaşacaktır. Bunlar ışığında gereken pozitif adımı atmaya ve çağrıyı yapmaya hazırım.” İfade edilen özcesi bu.

Faşist şef Erdoğan ile Bahçeli’nin paradigmasının ne olduğunu herkes biliyor. Bunu gerek yılardır Suriye de, Irakta, Libya’da ve asil olarak ta ülkede yaşananlar da, Kürt halkına karşı yürüttükleri soykırım politikalarıyla herkes çok iyi bilmekte ve yaşamaktadır.

MHP lideri Bahçeli ile AKP lideri Erdoğan’ın ‘’güç verdiği yeni paradigmaya, pozitif anlamda gerekli katkıyı sunacak ehil ve kararlılığa sahip olduğunu’’ da belirten Öcalan, ‘’Devir Türkiye ve bölge için barış, demokrasi ve kardeşlik devri’’ olduğunun altı çizildi.

Bölgeyi kana boğan faşist Türk devleti ve onun yürütücüsü AKP-MHP iktidarının barış ve demokraside ne anladıklarının göstergesi Ülkenin tablosu ve cihatçılarla birlikte yılardır Suriye de yaptıkları ortada.

Faşist devletin Suriye’de destekledikleri ve finanse etikleri cihatçı çeteler keza kendi kurdukları çetelerde oluşan MSO (Milli Suriye Ordusu) ile kendisi gibi düşünmeyen herkesi hedef almış bulunmaktadırlar.

Ama asil can alıcı olan yılardır medya savunama alanlarına yönelik başlattığı imha ve yok etme planı çerçevesinde ki “pençe kilit” adi altındaki operasyonla her türlü kimyasal kullanmasına rağmen kendi deyimleriyle kilidi kapatmakta başarı elde edemiyorlar. Diğer yanda ise baştan beri yok etmek için her şeyi denemesine rağmen Rojava devrimi ve Kürtlerin orada bir statü elde etme adımlarını yok edemedi.

Dünde bugünde Suriye de Türk devletinin politikasının temelinde her zaman Rojava’nın tasfiyesini temel önceliği ve stratejik hedefidir. Suriye’deki HTŞ iktidarının sağladığı olanaklarda da faydalanarak hedefine ulaşma çabaları sekteye uğramaktadır.

Suriye de ortaya çıkan tabloyu emperyalist efendileri ve Siyonist İsrail’e birlikte organize etikleri için faşist şef Bahçeli eliyle başlattıkları ‘süreç’, Erdoğan in da destek verdiği ve Bahçeli’nin sürekli; “bir an önce” demesinin, telaşlarının nedeninin de bu olduğu ortada.  Hedefine ulaşmak için yaptıkları hesapları deşifre olmuş oldu. Bu hesap Kürt direnişçiliğini ve halkının dikkatini Rojava’dan uzaklaştırıp ‘yeni çözüm sürecine’ çekerek boğma peşindeler.  Kuşkusuz ki zayıflayan iktidarlarını yeniden güçlendirmek ve yeni anayasa içinde Kürtlerin desteğine ihtiyaç duymaktalar.

Yapılan açıklamalar ve çağrılara bugüne kadar Kürt özgürlük hareketi; “ortada bir ciddiyetsizlik ve ortaya konan hiçbir çözüm yok, bu yeni daha büyük bir katliam, soykırımın zeminini hazırlama manevraları” olarak ifade edilmişti.

Gerek Öcalan’ın söylemleri gerekse detayları vb kuşkusuz ki önümüzdeki günlerde daha somut ortaya çıkacak ve Kürt özgürlük hareketi de açıklamalarda bulunacaktır. Bu anlamıyla biz şimdilik Kürt cephesi değil asil olarak devletin ne yapmak istediğini, üzerinde duruyoruz.

Yukarıda da vurguladığımız gibi; Devlet beklentiler yaratarak, Kürtleri ‘çözüm’ yolunda oyalayarak başta Rojava ve özgür alanları yok etme peşinde. Suriye nezdinde ortaya çıkan son durum ve Siyonist İsrail’in Filistin halkına yönelik yürüttüğü soykırımla birlikte Ortadoğu’da yeniden şekillenecek dengeler ve sınırlar karşısında Kürtleri statüsüz ve yeniden kimliksiz bir halk olarak bırakma derdinde. Faşist Türkiye devletinin inkâr ve yok etme üzerine şekillendiği Kürt ulusuna yaklaşımı konusunda bir politika değişikliği gündeminde varsa -ki onun tek bildiği yok etmektir- bir an önce başta Rojava’ya katliam düzenlemekten vaz geçmelidir. Kendisi ve cihatçılarının saldırılarına son vermesi gerekmiyor mu? Onun bu politikaları karaşının da uyanık olmak ve oyunlarını bozmak kuşkusuz ki başta Kürt özgürlükçülüğüne ve hepimize düşmekte, bu konuda önümüze kaçınılmaz görevler yüklemektedir.

Gerek bölgede yaşatılan katliamlar, soykırımlar, halkların ve inançların birbirine düşman edilerek barışın sağlanamayacağı ortada. Gerçek anlamada onurlu barışın ve halkların eşit, kardeşçe bir arada yaşamasının biricik yolu işgalci ve sömürgeci haydutlara karşı mücadelede geçmektedir. Bölgeyi kan gölüne çevirenler, cihatçı çeteleri iktidara taşıyanlar, barışı değil ancak daha büyük acıların, katliamların yaşamasında başka bir şey sağlayamazlar. Onların da zaten barışta anladığı iktidarları ve sömürüleri için dikensiz gül bahçesi yaratmaktır.

Önceki İçerikPSAKD: Suriye’deki Alevi katliamı meşrulaştırılmaya çalışılıyor
Sonraki İçerikBir yılı geride bırakırken inadına isyan, inadına sosyalizm

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz