Rojava Devrimi 13. Yılında!

Ortadoğu halklarının on yıllardır emperyalist kuşatma altında yaşam mücadelesi verdiği bu coğrafyada, Rojava Devrimi 13. yılına girdi. Emperyalist haydutların “Büyük Ortadoğu Projesi” adı altında Irak’ı, Libya’yı ve Suriye’yi kana buladığı koşullarda doğan bu devrim, 13 yılın ardından hâlâ kuşatma, tehdit ve katliamlarla karşı karşıya.

Rojava Devrimi; halkların bir arada, eşit ve özgür yaşama iradesini temsil eden; kadınların zincirlerini kırarak öncülük ettiği politik bir halk devrimidir. IŞİD gibi kadın düşmanı karanlık çetelere karşı yalnızca Kürt halkının değil, Ezidilerin, Alevilerin, Süryanilerin, Arapların ve tüm ezilenlerin ortak direnişidir. Kadınların silah kuşanarak özgürlüğü savunduğu, halkların kendi öz gücüyle tarih yazdığı destansı bir başkaldırıdır.

YPG ve YPJ öncülüğünde gelişen bu devrimci direniş, emperyalistlerin ve onların işbirlikçisi gerici Arap rejimlerinin tüm planlarını bozmuştur. IŞİD ve El Nursa gibi çeteler büyük bir yenilgiye uğratılmıştır. Tıpkı İspanya İç Savaşı’nda “No Pasaran” diyerek faşizme karşı cepheye koşan dünya devrimcileri gibi, Rojava’da da enternasyonal dayanışma yeniden hayat buldu. Kürt özgürlük savaşçılarıyla birlikte direniş mevzilerinde kanlarını akıtan enternasyonalistler, Rojava Devrimi’ni tarihsel bir direnişe dönüştürdü. Türkiye devrimci hareketi de bu cephede büyük bedeller ödeyerek onuruyla yerini aldı.

Ancak yenilen bu çeteler, emperyalistlerin yeni projeleriyle yeniden sahaya sürüldü. IŞİD artığı HTŞ’nin Şam’a oturtulmasıyla, “yeni Suriye” yaratma planları devreye sokuldu. Fakat bu masa başı senaryoları tutmadı, tutmayacakta.

Takım elbise giydirilen çetelerin imajı kısa sürede çökmüştür. Alevilere, Dürzilere ve diğer inançlara yönelik saldırılar, bu çetelerin gerçek yüzünü bir kez daha açığa çıkarmıştır. Türkiye devleti ve ona bağlı Sultan Murat gibi grupların açık desteğiyle katliamlar sistematik biçimde sürdürülmüştür. Sözde “ılımlı” diye pazarlanan bu çetelerin maskesi düştüğünde, geride kalan yalnızca cihatçı, kadın düşmanı, mezhepçi bir vahşet oldu.

ABD’nin bölgedeki “sömürge valisi” Tom Barrack ve Türkiye’nin desteğiyle kurmak istedikleri “Esad’sız Suriye” projesi çökmeye mahkûmdur. Bu planın bir ayağı da Rojava’ya gözdağı vermek adına Dürzi halkına karşı HTŞ eliyle yapılan saldırılardır. Ancak bu hamleler, çöküşe giren emperyalist politikanın panik reflekslerinden ibarettir.

Rojava Devrimi’nin yıllardır ABD ile kurduğu edilgen ve tavizkâr ilişki ise bugün doğrudan kendi varlığını tehdit eder hâle gelmiştir. ABD bir yandan Türkiye’yi teskin ederken, diğer yandan Rojava ya cihatçı çetelere diz çöktürmeye zorlamakta, gözdağı vermektedir. Bu çelişkili tutumlar, görmek istemeyenlere emperyalistlerin halklara dost olmadığını bir kez daha ortaya koymuştur.

Tüm bunlar yaşanırken Siyonist İsrail, Suriye topraklarını işgal planlarını derinleştirmiştir. Dün Esad rejimini devirmek için çetelere yol açan Siyonist İsrail, bugün bu çetelerle çıkar çatışması yaşadığında işgal saldırılarını “Dürzileri koruma” bahanesiyle meşrulaştırmaya çalışmaktadır. Filistin’de soykırım uygulayan bir devletin başka halklara özgürlük getirmesi mümkün değildir. Bu girişim, yalnızca kendi hâkimiyet alanını genişletme arayışıdır.

Asıl dikkat çekici olan, Suriye’de HTŞ gibi çeteleri yöneten Türkiye’nin, Siyonist İsrail’in saldırılarına karşı göstermelik gözyaşları dökmesidir. Ama diğer yanda ise Siyonist İsrail’e ticareti en üst seviyede sürdürmektedir. Oysa HTŞ’nin Alevilere yönelik katliamları, doğrudan Türkiye’nin yönlendirmesiyle gerçekleşmiştir. Bu çetelerin başlıca besleyicisi, yönlendiricisi ve siyasi hamisi Türk devletidir.

Bugün savaşın yeniden alevlendiği Suriye’de Rojava Devrimi’ni savunmak yalnızca Kürt halkının değil, bütün bölge halklarının tarihsel görevidir. Emperyalistlerin ve işbirlikçilerin kaostan, mezhepçilikten ve gericilikten başka hiçbir çözüm sunmadığı ortadadır. Kurtuluş; Kürt, Alevi, Süryani, Dürzi, Ermeni ve tüm ezilen halkların birleşik devrimci direnişindedir.

Gerçek barış; halkların eşit, özgür ve birlikte yaşayabileceği demokratik bir Suriye’nin inşasıyla mümkündür. Rojava devrimini yaşatmanın, Suriye’yi emperyalistlerin ve gerici rejimlerin savaş sahası olmaktan çıkarmanın tek yolu, halkların ortak devrimci mücadelesindedir.

Başta ABD ve Türkiye olmak üzere emperyalist güçlerin Rojava’ya yönelik saldırıları, şimdi de Siyonist İsrail’in işgal girişimleriyle yeniden derinleştirilmeye çalışılmaktadır. 13. yılında Rojava Devrimi’ni kalıcılaştırmanın ve bölgeyi kana bulayan bu çeteci, mezhepçi politikaları boşa çıkarmanın yolu; halkların örgütlü ve devrimci direnişinden geçmektedir.

Rojava devrimini selamlarken, orada can bedeli mücadele eden, destansı direnişin yaratıcısı ve ölümsüzleşenlerimiz saygıyla anıyoruz. Rojava devriminin korunması, özgür ve demokratik bir Suriye, ancak halkların ortak devrimci mücadelesiyle inşa edilebilir!

Önceki İçerikDEVRİMCİ KAMUOYUNA ÇAĞRI
Sonraki İçerikİstanbul’da yürüyüş: Rojava yaşadıkça 33’ler de yaşayacak