Filistin’e Tanıma Dalgası: Emperyalist Çifte Standarta Karşı Yeni Adımlar

Kanada, Avustralya, İngiltere ve Portekiz’in art arda Filistin Devleti’ni tanıdıklarını açıklamasıyla Filistin’i resmen tanıyan ülke sayısı 151’e yükseldi. Fransa, Belçika, Lüksemburg, Malta, Andorra ve San Marino’nun da kısa sürede aynı adımı atması bekleniyor. Böylece sayı 157’ye ulaşacak.

Kanada’nın bu kararı, G7 ülkeleri içinde bir ilk oldu. Avustralya ve İngiltere’nin de ardından gelmesi, Filistin halkının meşru varlığını reddeden Siyonist işgale karşı önemli bir diplomatik hamle anlamına geliyor. İngiltere Başbakanı Keir Starmer, kararın “iki devletli çözüm” umudunu canlı tutma amacı taşıdığını söyledi.

1988’de bağımsızlığını ilan eden Filistin, BM üyesi 193 ülkeden 151’i tarafından tanınmış durumda. Türkiye de bağımsızlık ilanının ilk gününde Filistin’i tanıyan 13 ülkeden biriydi. Son bir yılda İrlanda, Norveç, İspanya, Slovenya, Ermenistan ve Meksika gibi ülkeler de listeye katıldı.

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, 22 Eylül’de Filistin’i tanıyacaklarını açıklarken, Lüksemburg ve Malta da parlamentolarında benzer niyet beyanları yaptı. Andorra ve San Marino hükümetleri de yıl bitmeden tanıma kararını oylamaya hazırlanıyor.

Bu gelişmeler, Gazze’de katliamı sürdüren İsrail ve onun başlıca destekçisi ABD’nin sert tehditleri altında gerçekleşiyor. İsrail, Batı Şeria’yı ilhak etme kozunu öne sürerken, Washington ise Avrupa hükümetlerini bu adımdan caydırmaya çalışıyor. ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, “İsrail tepki gösterecek” diyerek açık bir uyarıda bulundu, ama Netanyahu’nun ilhak planına karşı somut bir engel koymayacaklarını da fiilen ilan etti.

Tarih boyunca sömürgeci güçlerin işgali altında ezilen Filistin halkı, 1947 BM planında kendisine ayrılan toprakların bile çok ötesinde bir gasp ve etnik temizlikle yüz yüze kaldı. Bugün atılan her tanıma adımı, yalnızca diplomatik bir jest değil; İsrail’in 7 Ekim sonrası derinleşen saldırganlığına karşı halkların dayanışma iradesinin ifadesi.

Filistin’in tanınması, emperyalist çifte standarda karşı küçük ama önemli bir kırılma yaratıyor: Batı, artık işgali koşulsuz meşrulaştırma lüksünü daha zor sürdürebilecek. Gerçek barış, halkların iradesini tanımakla, İsrail’in işgal ve apartheid rejimini sona erdirmekle mümkün olacak.

Önceki İçerikCumartesi Anneleri 1069. Hafta: “Hakikat Ortaya Çıkmadan Adalet Sağlanamaz”
Sonraki İçerikDunyada Filistin’e destek eylemleri sürerken Italya: Liman işçileri limanları kapattı