Erdoğan’ın Saltanat Masalı: “Milletin kesesinden geçinenlerin saltanatına son verdik”

AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, partisinin genişletilmiş il başkanları toplantısında 23 yıllık iktidarını överek “Milletin kesesinden geçinenlerin saltanatına son verdik” dedi.

Oysa bu sözler, ülkenin içinde bulunduğu derin ekonomik yıkım, artan yoksulluk ve sermaye sınıfına aktarılan devasa kaynaklar düşünüldüğünde, halkla alay etmekten başka bir anlam taşımıyor.

Bugün Türkiye’de sona eren tek şey, emekçilerin insanca yaşama umudu oldu.

İktidar, “elitlerle mücadele” söylemini kullanarak burjuva düzeninin çarklarını çevirmeye devam ediyor. Kamu kaynakları yandaş sermaye gruplarına, holdinglere, inşaat tekellerine aktarılırken; milyonlarca işçi, emekli ve asgari ücretli açlık sınırının altında yaşamaya mahkûm edildi. Erdoğan’ın “tüfeylilerin saltanatına son verdik” sözleri, sermaye sınıfının çıkarlarına hizmet eden politikaları gizleyen bir perde işlevi görüyor.

Sermaye İçin Vergi, Halk İçin Zam

Erdoğan konuşmasında CHP’li belediyeleri hedef alarak “arsa ve arazi metrekare değerlerinde fahiş artışlardan” bahsetti. Ancak bu iddialar, iktidarın kendi politikalarının yarattığı vergi yükünü, işsizliği ve hayat pahalılığını muhalefete yıkma çabasından öteye gitmiyor.

Gerçekte en büyük zam, en büyük sömürü ve en büyük artış bizzat iktidarın eliyle gerçekleşiyor. Elektrikten gıdaya, konuttan ulaşıma kadar her alanda emekçi halkın sırtına binen yük gün geçtikçe ağırlaşıyor.

Bugün ülkede vergi yükünün %70’i dolaylı vergilerden oluşuyor. Bu da en yoksulun cebinden en zenginin kasasına doğru sürekli bir servet transferi anlamına geliyor.

Erdoğan’ın övdüğü “ekonomik istikrar”, halktan alınan her kuruşun sermayeye “teşvik” ve “ihale” adı altında aktarılmasından ibaret.

Yoksullaştırma Bir Politika, Bir Tercih

Emekçiler için düşen ücretler, artan kiralar ve yükselen gıda fiyatları birer tesadüf değil; sistemli bir sınıf politikasıdır.

İktidarın uyguladığı düşük ücret, yüksek enflasyon, sendikasızlaştırma ve özelleştirme politikaları; emeğin payını sürekli azaltırken sermayenin kârını büyütüyor.

“Milletin kesesinden geçinenleri bitirdik” diyen Erdoğan, aslında o keseyi tamamen sermayeye devretmiş durumda. Bugün o keseden pay alan yalnızca birkaç yüz büyük şirket; ödeyen ise milyonlarca emekçi.

Kayyumlar, Yasaklar, Sessizlik

Erdoğan, muhalefet belediyelerini suçlarken aynı anda yıllardır süren yetki gasplarını, kayyum rejimini, yargı sopasını ve medya tek sesliliğini görmezden geliyor.

Sermayenin çıkarları uğruna kamusal kaynakları denetimden kaçıran, ihaleleri yandaş tekellere dağıtan, sendikaları susturan bir iktidarın “elitlerle mücadele” söylemi ancak bir mizah konusu olabilir.

Gerçekte yaşanan, iktidarın sermaye sınıfının çıkarlarını korumak için halkın örgütlülüğünü bastırmasıdır.

Gerçek Hayat: Açlık, İşsizlik, Umutsuzluk

Sokaktaki emekçi, Erdoğan’ın nutuklarından değil, marketteki etiketlerden konuşuyor.

Halkın sofrasına her gün yeni bir zam eklenirken milyonlar, borç, kredi ve sadaka politikalarıyla ayakta durmaya çalışıyor.

Bu koşullarda iktidarın “refah” söylemi, yalnızca yoksulluğu meşrulaştıran bir ideolojik maskedir.

Her gün halkta çalanlar, halktan alıp, sermayeye vermekte.

Erdoğan’ın “milletin kesesinden geçinenlerin saltanatına son verdik” sözü, tam tersine yeni bir saltanatın — sermaye sınıfının saltanatının — ilanıdır.

Bugün Türkiye’de emeğin değil, rantın; kamunun değil, tekellerin; halkın değil, sarayların düzeni hüküm sürüyor.

Yoksulluk, işsizlik, barınma krizi… Bunların hiçbiri “doğal” değil. Bunlar, sermaye birikimi uğruna emekçilerin hayatlarının çalınmasının politik sonucudur.

Gerçek kurtuluş ne “sözde reformlarla” ne de Erdoğan’ın kara mizah niteliğindeki açıklamalarıyla mümkündür.

Gerçek kurtuluş; örgütlenmek, üretimde gelen gücümüzü birleştirerek bu talan düzenine karşı mücadeleyi büyütmektir.

Gerçek kurtuluş; kendi gücümüzle üretim araçlarının halkın denetimine geçtiği, emeğin özgürleştiği bir düzenle mümkündür.

Önceki İçerikABD Emperyalizmi Solu Hedefte: Antifa’ya “Terör” Damgası
Sonraki İçerikSeyit Rıza ve Arkadaşları Anıldı: Mezarları Nerede?