Bugün yaşadığımız dünya bir kriz içindedir. Savaşlar ve bunların yarattığı yıkımlar, insanlığı bir bütün olarak yokluğa ve yoksulluğa sürüklemektedir. Türkiye’de ise bu durum bir sistem krizi olarak kendini göstermektedir. Dışta savaş, içte baskı, yokluk, yoksulluk ve hak gaspları toplumu nefes alamaz hale getirmiştir.
Özgürlükler yok edilmeye çalışılmakta; gençliğin hayallerine, üniversitelerin kapılarına kelepçe vurulmaktadır. Farklı düşündüğü, özgür bir gelecek fikrini savunduğu için insanlar tutsak edilmekte, cezaevleri adeta ölüm evlerine çevrilmektedir. İstanbul Sözleşmesi’nden çekilen iktidar, kadın kıyımını teşvik eder hale gelmiş; her gün kadınlar katledilmektedir. Emeğiyle, alın teriyle geçinen emekçiler, emeklerinin karşılığını alamamakta; aksine, daha fazla sömürülmeye mahkûm edilmektedir. İşçiler ve emekçiler katmerli sömürünün altında ezilirken, iş güvencesinden yoksun bırakılmakta; her gün iş cinayetleriyle yeni katliamlar yaşanmaktadır. Konserler yasaklanmakta, sanatçılar linç edilmektedir.
Ülkemizin yer altı ve yer üstü tüm zenginlikleri bir avuç asalak uğruna pazarlanmakta, satılmadık ve talan edilmedik yer bırakılmamıştır. Şimdi ise “kentsel dönüşüm” adı altında emekçi halklarımızın dişinden tırnağından biriktirerek sahip olduğu evleri rantçılara peşkeş çekilmekte, insanlar zorla evlerinden edilmektedir. Talan edilen doğamız, yok edilen tarım alanlarımızın ardından şimdi de evlerimiz gasp edilmektedir.
İktidarların amacı halkın sorunlarını çözmek değil; dışta savaş, içte baskı, milliyetçi-şoven ve din tüccarlığıyla halklarımızı birbirine düşman ederek varlığını sürdürmektir. Kürtlere, Alevilere, farklı inanç ve düşüncelere karşı kin ve nefret körüklenmektedir. Bir mozaikler topluluğu olan ülkemizde, başta Kürt halkı olmak üzere tüm farklı ulus ve inançlar inkâr edilmekte, yok sayılmakta, hatta katledilmektedir. Bugün Kürt halkına karşı yürütülen savaşın faturasını emekçi halklarımız öderken, sermaye sahipleri bu savaşta kârlarına kâr katmaktadır. Kürt halkının iradesi yok sayılmakta, seçilmiş belediyelerine kayyumlar atanmakta; bölgede adeta sömürge valiliği anlayışıyla hareket edilmektedir.
Bu ülke bir avuç rantçının değil, bu topraklarda yaşayan tüm halklarındır. Faşist politikalarla her geçen gün daha derin bir karanlığa sürüklenen yaşam, hepimizin geleceğidir.
Geleceğimizi yaşanır kılmanın yolu, bu krizi yaratan iktidarlardan değil, bizlerin örgütlü mücadelesinden geçmektedir. Emekçi kitlelerin sorunlarını çözmenin yolu, yine emekçilerle omuz omuza fiili mücadele yürütmekten ve toplumsal-siyasal sorunlara ortak çözümler üretmekten geçmektedir. Kurtuluşun, geleceğimize sahip çıkmanın tek yolu; halklarımızla omuz omuza, kolektif mücadeleyi büyütmektir. Bu nedenle, sosyal, siyasal ve ekonomik tüm sorunlara karşı kolektif sorumluluk bilinciyle projeler geliştirmek, sürdürülebilir çözümler üretmek bizlerin omuzlarındadır.
İçinden geçtiğimiz süreçte gerçeklerin ters yüz edildiği, bir avuç azınlık uğruna halkın geleceğinin yok edilmeye çalışıldığı bu dönemde; yaşanan baskı, yokluk ve yoksulluk karşısında örgütlenmekten başka bir seçeneğimiz yoktur.
Kolektif Mücadele Platformu’nun hedefi eşitlik, özgürlük ve adalettir. Bu yüzden halkın sesidir. Bizim halktan başka bir dayanağa ihtiyacımız yoktur. Yoksulluğa, yalana ve tek yanlılığa karşı sokaklarda hak arayışını sürdüren emekçilerin, geleceği elinden çalınan gençliğin, her gün katledilen kadınların ve çocukların, “açım” diyerek intihar eden emekçilerin, talan edilen doğanın örgütlenmesi ve adresidir.
Dünya halklarının ve ülkemizde özgür bir gelecek için bedel ödeyenlerin yarattığı birikimden, işçi sınıfının mücadelesinden, yoksulluğa ve savaşa karşı başı dik duranlardan; “ya bir yol bulacağız ya da bir yol açacağız” diyerek özgürlük arayışını canlarıyla ödeyenlerin mirasından güç alıyoruz. Bu temelde; özgür bir yaşam, özgür bir gelecek ve tüm halkların eşit koşullarda yaşadığı bir ülke için yola çıktık. Yukarıda da vurguladığımız gibi, bu yeni bir yolculuk değil; öncülerimizin başlattığı, özgür ve eşit bir dünya için ağır bedeller ödeyerek açtıkları yolun sürdürücüsüyüz.
Şimdi yeni bir başlangıçtayız. Ancak bu yenilik, geçmişin geleneklerinden ve birikiminden beslenen bir adımdır. Bugünü değerli kılan, yarını daha iyi kuracak olmamızdır.
Birileri ekmeğimizi, alın terimizi ve geleceğimizi çalarak saltanat sürüyor. Değersizleşmenin ve yalanın hâkim kılındığı bir dönemdeyiz. Bu yalan ve kara propaganda karşısında, kolektif iradeyle, doğru ve gerçekçi bir mücadele çizgisinde sözümüz şudur:
“Örgütlü bir halkı hiçbir kuvvet yenemez!”
Kolektif olarak birlikte üreteceğiz, birlikte yaratacağız, her şeyi birlikte var edeceğiz.
İnsanlık tarihi boyunca, ezen-sömüren sınıflara ve sistemlere karşı alternatif örgütlenme ve yaşam biçimleri geliştirilmiştir. Bugün de kapitalist sisteme ve onun egemeni burjuvaziye karşı alternatif mücadele ve yaşam biçimleri geliştirilmektedir. Kolektif Mücadele Platformu işte bu alternatiflerin temelidir.
Kapitalist sistemin bireyci ve bencil yaşam biçimini reddedenler olarak; ortak yaşam, ortak üretim, paylaşım ve mücadele temel prensibimizdir. Kolektif mücadele bir anlayış, alternatif bir kültür, yaşam karşısında bir gerçekliktir. Kolektif Mücadele Platformu, adaletsizliğin ve eşitsizliğin hesabının sorulduğu; eşit, özgür, sömürüsüz bir yaşama ulaşmanın ifadesidir.
Bu nedenle, din, dil, ırk, cinsiyet ayrımı gözetmeksizin bireylerin kolektif olarak politikleşmesi, özgüven kazanması ve birlikte mücadele edebilmesi amacıyla Kolektif Mücadele Platformu’nu kurma kararı aldık.
Özetle, tüm halkların kendi dilini ve kültürünü özgürce ifade ettiği, eşit koşullarda yaşadığı bir gelecek için…
Başta Kürt halkı olmak üzere tüm ulus ve azınlıkların kendi geleceğini belirleme, dilini ve kültürünü yaşatma mücadelesi için…
Katliamlara ve baskılara karşı birlikte mücadele, birlikte özgür ve eşit bir yaşam için…
Ezilenlerin, sömürülenlerin, yok sayılan halkların, bireylerin ve farklılıkların temel hak ve özgürlüklerinin önündeki engelleri kaldırmayı amaçlayan; her yaştan insanı, çocuğu, kadını, genci, yaşlıyı, inancı ayırt etmeksizin kapsayan; kolektif mücadelenin kaçınılmaz olduğu bir dünyayı savunan bir platformuz.
Özgür, eşit, sömürüsüz bir dünya ve gelecek için;
“Örgütlü bir halkı hiçbir kuvvet yenemez!” bilinciyle,
“Ya bir yol bulacağız ya bir yol açacağız!” diyen,
kendini feda kuşağının mirasçısı olarak gören bir hak arama platformuyuz.
