8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Gününü ülkemizde ve dünyada kadın kırımının giderek artığı, kadın ve erkek çalışanlar arasındaki ücret eşitsizliğimde devam etmektedir. Emperyalist-kapitalist sistem ve onun erk zihniyeti kadını sadece bir meta olarak ele alan anlayışı devam ediyor. Diğer yanda ise bu eşitsizliğe ve kadın kırımına karşı dünya genelinde kadın direnişi ve örgütlenmesi de büyümektedir.
Gerek dünyada gerekse ülkemizde kırız içinde olan emperyalist-kapitalist sistemin krizi sonucu savaşlar, ırkçılık yükselirken, yoksulluğun, sefaletin ve baskının arttığı bu dönemde kadınlar bunda en çok etkilenen kesim olmaya devam ediyor. Sokakta, evde, fabrikalarda, atölyelerde kısaca yaşamın her alanında kadın ikincil ve çifte baskı yaşamaya devam ediyor.
Ülkemizde faşist şeriatçı iktidar ve sistemin giderek çıkmaza sürüklendiği, çöküntüyle yüz yüze kaldığı bu süreçte uygulanan ekonomik politikaları emekçileri yaşayamaz hale getirmiş, açlıkla yüz yüze bırakmıştır. Her geçen gün alım gücünü hızla düştüğü ve enflasyonun tavan yapması, her gün yapılan zamlarla halkın yaşamını karartmaya başladı. Bu yaşananlarda her dönem olduğu gibi en çok etkilenen yine biz kadınlar olmaktayız.
Yaşanan kriz içinde kadınlar çifte baskı ve yoklukla yüz yüzedir. Sokakta işyerinde, evde bu her geçen gün katmerleşerek devam etmektedir.
Faşist şeriatçı iktidar adeta kadın kırımını teşvik ederken, kadına yönelik saldırı ve cinayetlerin her geçen gün giderek arttığı bu koşulda 2025′ i Aile Yılı ilan ettiklerini açıklıyorlar. 2024 yılını emekli yılı olarak ilan edenler emeklileri açlığa mahkûm etiler. Şimdide 2025 Aile yılı ilan ederek kadın emeği ve bedeni üzerinden sömürüsünü artıracak yeni saldırılar hazırlamaktalar.
Dünya genelinde emperyalist- kapitalist sistemin yaşadığı kriz ve bu krizle birçok bölgeyı savaş alanına çevirdiler. Her dönem olduğu gibi bu savaşlarda da yine en öncelikli hedef tahtasına konanlar kadınlar olmaktadır.
Bu yaşananlara karşı Dünya çapında giderek yükselen kadın hareketi her sene olduğu gibi bu senede köklerinde aldığı güçle alanları dolduracaktır.
2025 8 Mart Dunya Emekçi Kadınlar Gününü karşıladığımız bu günlerde 1857 New York’lu kadınların yaktığı özgürlük ve eşitlik ateşiyle 8 Mart’in yaratıcısı öncüsü oldular.
1857 yılında, ağır çalışma koşullarına karşı mücadele etmek amacıyla, New York’lu dokuma işçisi kırk bin kadın, çalışma süresinin 14-16 saatten 10 saate indirilmesi ve erkeklerle aynı koşullarda çalışma istemiyle direnişe başladılar. İşçi sınıfı mücadelesinin önemli bir parçası olan bu direnişi kırmak isteyen devlet, polis güçlerini saldırıya geçirdi. New York kentindeki dokumacı kadınların direnişini şiddetle bastırıp susturmayı hedefleyen burjuvazi, 129 kadın işçiyi yakarak katletti.
New York’lu kadınların 10 saatlik iş günü için ağır bedeller ödeyerek yürüttükleri mücadelenin yıldönümünü anmak amacıyla 1910 yılında, II. Enternasyonal’in organize ettiği Dünya kadınlar Konferansı’nda, Clara Zetkin, 8 Mart’ın “Dünya Emekçi Kadınlar Günü” olarak kabul edilmesini önerdi. Clara Zetkin’in bu önerisi 1911 yılında kabul edildi. New York’lu dokuma işçilerinin sınıf mücadelesine kazandırdığı 8 Mart, bu yanıyla ele alındığında soyut bir kadınlar günü değil, bir direniş ve mücadele günüdür.
Kadının kurtuluş mücadelesi, tarihsel olarak, ayrımcılığa karşı verdiği mücadeleden esinlenerek başlamış, işçi sınıfının mücadelesinden beslenmiştir. Kadının kurtuluş mücadelesi ile ezilen sınıfların kurtuluş mücadelesi arasındaki kopmaz bağ yaşamın pratiğinde ortaya çıkmış, “Kadınlar Katılmaksızın Devrim, Devrimler Olmaksızın Kadının Kurtuluşu Mümkün Değildir” sloganında ifadesini bulmuştur.
Bunun için; Kadın olmak, ana olmaktır. Daha adil, daha özgür bir toplum istemekten başka suçu olmayan evlatları zindanlarda, hücrelerde çürütülmek istenen binlerce ananın olduğu bir ülkede, 8 Mart’larda, tutsak analarının sesi olmalıyız.
Bunun için; İnsanların ana dilinde konuşma, eğitim görme vb haklarının olmadığı, barış için teslimiyetin, ulusal kimlik inkârı ve asimilasyonun dayatıldığı bir ülkede, 8 Mart’larda Kürt kadınının sesi olmalıyız.
Bunun için; Yaşanan ağır ekonomik krizin faturasının emekçi halklara kesildiği bir ülkede, 8 Mart’larda, sofrasından her gün birkaç lokma daha eksilen, ailesinin ve çocuklarının gelecek kaygısı kendisi için bir şey talep etmesinin önüne geçen, sabah kalkar kalkmaz çalışmaya başlayıp, mesaisi gece yatana kadar süren ama yaptığı iş ücretlendirilmeyen ev kadınının sesi olmalıyız.
Bunun için; 8 Mart’larda, her türlü sosyal güvenceden yoksun, en ağır koşullarda en düşük ücretle çalışan emekçi kadının sesi olmalıyız.
Bunun için; 8 Mart’larda gelecek toplum düşümüzü temsil eden, devrimci mücadelede görev omuzlayan, eşit-özgür-onurlu sosyalist kadının sesi olmalıyız.
Bunun için; 8 Mart’larda, kadının sesini alanlara, devrimci mücadeleye taşırken kadında devrimi de gerçekleştirmeyi hedefleyenlerin sesini alanlara taşımalıyız.
Bunun için; dünyanın her yerinde, yaşamı baskı altına alınan, şiddete maruz kalan kadınların sesi olmalıyız.
Bunun için; Başta ülkemiz olmak üzere giderek artan kadın cinayetlerine dur demeliyiz. Kadının yaşam hakkının sesi olmalıyız.
Bunun için; Emperyalist savaşlara ve faşist baskılara karşı dünya kadınlarıyla seslerimizi birleştirmeliyiz
Sosyalizm mücadelemiz sürüyor, kadının kurtuluş mücadelesi de. Ağır aksak da olsa, genel mücadelede yaşadığımız sorunların sancılarını da doğal olarak kadın mücadelesinde de kendisini göstermektedir. Giderek ağırlaşan yaşam koşuları ve sermayenin saldırıları karşında eksik ve yetersizliklerimizi hızla gidermek ve mücadeleyi büyütme sorumluğu ve görevi omuzlarımızda.
Devrimde Kadın, Kadında Devrim şiarı ile 8 Mart’a alanlara hesap sormaya
Yaşasın 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü
Yaşasın Kadın Dayanışması
Jin, Jiyan, Azadî
Yaşasın Kadın, Yaşam, Özgürlük,
Devrimci Kadın Cephesi