AKP-MHP katil sürüsü linçlerle suçuna suç katıyor
Maraş merkezli yaşanan ve binlerce insanımızın yaşamını yitirdiği deprem felaketinin asıl olarak devletin, bu sistemin yarattığı bir sonuç olduğu çok net olarak ortada. Yaşanan felaket ve bu felaket karşısında ortada olmayan devlet ve kurumları bir gün sonra ortaya çıktılar. Ama bu çıkışları yaraları sarmak, ya da enkaz altındaki insanlarımıza yardım ulaştırmak için değildi. Gözdağı, tehditler ve giden yardımlara el koyma, ya da engelleme çabasına girdiler.
Önce hemen OHAL ilan ettiler. OHAL ilan edeceğine görev ve sorumluklarını yerine getirmeyi hiç düşünmediler. Çünkü suçlarını biliyorlardı, çünkü ortaya çıkan öfkeyi görüyor ve ürküyorlardı.
İki gün boyunca askerini yardım için devreye sokmayanlar, hemen baskı ve gözdağı için askerleri deprem yıkıntılarına sürdüler. Ortaya çıkan öfke ve “devlet nerede” isyanları karşısında OHAL’inde yetmediğini görünce provokasyonlara yöneldiler.
Savunulacak, ya da haklı görülecek hiçbir yanı olmayan ve sistemin yetiştirdiği insan tipi yağmacılar ortaya çıktı. Ve devlet kendi ve yandaşlarının hissizliğini gizlemek için küçük hırsızlara karşı linç girişimlerini başlattı.
Hedefte kolaylıkla herkesin kanacağı ilk elde Suriyeli mültecileri oldu. İzmir’de başka illerden gelen hırsızları değil ama Suriyelileri hedef yaparak kitleler nezlinde meşruiyet sağlama yoluna gittiler. Öncelikle marketlerde ihtiyacını karşılayan halk yağmacı diye sadırlara maruz kaldı, ya da enkaz altında ailesinin çıkarılmasını bekleyen Suriyeliler , rahatlıkla hırsız diye linç ediliyor. Hırsız diye linç edilen depremzedeler… ya da bir depremzedenin dediği gibi; “üşüyorum, evim tam yıkılmadı ama hırsız diye linç edileceğim korkusuyla evime girip montumu alamıyorum…”
Ya yıkılan binaların inşaat malzemesinden çalanlar? Ya o imar aflarını çıkarmakla övünenler, bu sorular çoğaltılabilinir. Ama dert başka, tek dertleri deprem bölgesinde enkaz altındaki, ya da donmanın eşiğindeki halk değildi. Devreye soktukları provokatörlerle büyük hırsızları değil, küçük hırsızları hedef göstererek halkın ortaya çıka öfke ve isyanını oraya çevirdi.
Faşist şef Erdoğan devletin OHAL sayesinde marketleri yağmalayanlara müdahale imkanı bulacağını söylüyordu ya, işte bunun için zemin hazırlıyordu.
Gündemi ve ortaya çıkan öfkeyi yönelteceği hedefler yaratıyordu. Eminiz ki bu deprem başka yerde olsaydı bu kez Suriye’liler değil Kürtler bunun hedefi haline getirilecekti. Suçlu ayağa kalk psikolojisiyle, kentsel dönüşüm adı altında müteahhit zengin etme amaçlı ve ranta dayalı yapılaşmayı, yolar adı altında yapılan yolsuzluklar, denetimi yapılmamış (sözde denetlenmiş) yapılaşmaya imar affı vb soyguna, düzenine laf edilmemesi içindi. Yıllardır kentsel dönüşüm adı altında müteahhit zengin etme amaçlı ve ranta dayalı bir yapılaşma yatanlar, havaalanı pisti, otoyol asfaltı ilk depremde yerele bir oluyor. Rüşvet karşılığı onaylayanlar her seferinde denetimsiz yapılaşmaya imar affı çıkaranlar, yani koca bir soyguncular ordusu var ve onların en büyük ortaklarıda işte bu sistemi yöneteler, ben devletim diyen katillerdi.
Bu katiller, hırsızlar çetesi devlet adı altında suçlarını örtbas etme çabasındalar. Bunlar çete, çünkü burjuva anlamda da olsa bir devletin hukuki isleyişi olur, yasaları kuralları olur. Ama bugün faşist devleten bunların hiçbiri yok, çıkarları, hırsları ne gerektiriyorsa yasada kuralda odur onlar için onun için bir çete ile karşı karşıyayız.
Ve onlar dünyanın birçok yardım ekibinin ulaştığı deprem bölgelerine bir gün sonra ulaştılar, birçok bölgeye de günler sonra gittiler.
Halklar arasında oluşan dayanışma ruhu ve biriken öfkenin korkuları sarmıştı onları.
Bölgeye ilk gün ve ilk saatlerde çok rahat ulaşabilecek askeri dahi devreye sokmadılar. Ordu her zaman dünyanın her yerinde de yaşanan büyük felaketlerde hemen devreye sokulmuyormu? Ama bunlar 3. gün sabah orduyu devreye soktular ki bu da yardımdan çok baskı aracı olarak öne sürüldü.
İlk günde madenciler Zonguldak ve Manisa’da hazır beklerken, AFAD engeliyle iki gün bölgeye gitmesine izin verilmedi. Yardım için hazır bekleyen 2 bin madenciden sadece 85 kişiye izin verildi.
İşte tüm bunlardan kurtulmak, ortada biriken öfke ve suçlarını gizlemek için hemen provokasyon ve ırkçılığı devreye soktular. Hani feryatlar yükseliyordu ya “devlet yok, devlet nerde”, işte devlet linçler katliamlarla ve medyaya servis edilen işkence görüntüleriyle ortaya çıktı. Faşist iktidar ve onun militer güçleri hedef şaşırtma ve ülkeyi bir kaosa sürükleyerek kendi çıkarı tarafında….
Bu linç, işkence ve katliamın sistem açısından temelde üç amaç bulunmakta; 1. gündem değiştirmek, 2. dikkatleri başka yere çekerek tepkileri bastırmak, 3. özellikle Hatay bölgesini boşaltmak.
Enkaz altında yardım bekleyenler, soğuktan donanlar, açlık, susuzluk ve her türlü çaresizlik yaşanırken, olmayan devlet linçlerle ortaya çıktı. Maskeli asker ve sivil giyinimli «sözde hırsızları» linç edenler kimler? Kontrgerilla ve militarist güçler kim? Suriye’den getirdiği çeteler ve resmi kolluk küvetleriyle yağmacılar adı altında terör estiriyor, halka göz dağı veriyor. Dikkatleri başka yöne çekiyor ve özellikle Hatay’da halkı bulunduğu yerde göçe zorlayıp çetelerini yerleştirme çabasında. Bugün bu şiddete alkış tutanlar gelecekte ki büyük felaketi göremiyorlar.
Büyük acılar içinde yaşam mücadelesi veren halkımız, acılarınız kullanılarak, bu işkence, linçlere sizler alet edilmek isteniyorsunuz. Yaşadığınız acılar ve katliam örtbas edilmek istenmekte. Kendi hırsızlıklarını, suçlarını örtbas etmek için hedef şaşırtıyorlar. Onların bu oyunlarına gelinmemeli. Bir suç varsa, o suçun karşılığı sokak ortasında linç ve işkence olamaz. Bu insanlık dışı suçlara ortak olmamalı, öfkenizi gerçek suçlulara karşı yöneltmelisiniz.
Korkuyorlar, halkın öfkesinden korkuyorlar…
Korkuyorlar, halkın dayanışmasından korkuyorlar…
Ama bu öfkede halkın dayanışması da sizlerin korkulu rüyası olmaya devam edecek. Bunu asla ama asla engelleyemeyeceksiniz, o öfke sizlerin sonunuzun işaretidir unutmayın…
Sarayında oturup bu ülkeyi açlığa mahkûm eden, evlerini mezarlara dönüştüren ve her şeyde olduğu gibi bunu da kadere bağlayan Tayyip Erdoğan sana sesleniyoruz.!
Ant olsun ki hesaplaşacağız!
13 Şubat 2023