1 EYLÜL DÜNYA BARIŞ GÜNÜ

Dünya Barış Günü’nde kan, gözyaşı, kin, nefret, acı var. Kan her geçen yıllardan çok daha fazla akıyor.

Onların barışta anladığı; Bir Anneye, babaya… çuval içinde teslim edilen bir evlat. Torbadaki kemikler, torbadaki bedenler…

Ana babaların kucağına bir torba içinde bırakılan evlatların acısını hepimizin acısı olmadıkça hangi barış, kiminle barış…

O kemiklerin sahibinin umutlarını hepimizin umudu olduğunda…

 “Unutmayın” diyor bize babanın elindeki torbaya sığmış kemikler, Unutmayın…

Emperyalizm ve onun kukla yönetimi faşist iktidarlar “dünya barışı “diye diye halkları birbirine düşürüp boğazlatır hale getirdi.

Halklar emperyalizmin allayıp pullayıp pazarladığı çürümüş ve kokuşmuş “özgürlük”, “demokrasi” gibi masallarının cazibesine kapılıp bu sistem içinde aşırı uçların törpülenmesiyle barışın olacağına inanan uzlaşmacıların onların güçlükle ayakta tuttukları sisteminden medet umuyorlar. Kapitalizmin bugüne kadar dünya halklarına “özgürlük”, “barış”, “demokrasi” dedikçe savaş, kan gözyaşı hep katlanarak arttı.

Emperyalistlerin kendi iç çelişkileri, yaşadıkları kriz ve milliyetçiliği ile birlikte savaşlar, kısır çekişmeler, kan, gözyaşı ve vahşet getirdi hep. Sosyalizmle gelen barış bitti. Emperyalizmin “barışı”yla birlikte bölünmeler, sürtüşmeler, iç savaşlar başladı. Halkların koşa koşa gittikleri emperyalizmin barışından, yeni dünya düzeninden ne huzur ne güven, ne de rahat buldular. Güvensizlik, huzursuzluk sosyalizmi aratır hale getirdi. Savaş, halkları yerlerinden yurtlarından kopardı. Ve onlar arasındaki vahşete varan çatışmalarla onarılması güç yaralar açtı.

İşte halklara sosyalizmden vazgeçin diyenler ve emperyalizme kucak açanlar çatışma ve savaş belasından kurtaramadılar. Dün; Balkanlar’da Sırplar, Hırvatlar, Boşnaklar… İşte Kafkaslar’da Azeriler, Ermeniler, Gürcüler, Abhazalar. Eski SSCB’de birbiriyle yıllarca iç içe, kardeşçe yaşamış komşu halkların hemen hepsinde birbirine karşı milliyetçi öfkeyle güvensizlik ortaya çıktı. Ortadoğu, Irak, Suriye, Libya, Afganistan… bir bütün dünyayı kan gölüne çevirdiler. Ülkemizde katliamcılık, soykırımcılık, ırkçılık faşizmin en güçlü silahı haline geldi. Kürtlere baş düşman ilan edildi, her türlü katliam, soykırım, linçe uğratıldı. Yetmedi gidip talan ettiği, yerle bir ettiği ülkelerden gelen mülteciler işimdi yeni bir ırkçılığın malzemesi haline getirildi. 

Emperyalist, kapitalist sistem ve onun kukla yönetimleri olan faşist sistemin asla barış ve demokrasi derdi olamaz, olmamıştır. Onların barıştan anladıkları daha çok sömürü, daha çok baskı, talan ve katliamdır. Halklara yutturmaya çalıştıkları ‘ulusal çıkarlar’ diye savaş politikalarının işçi sınıfı ve emekçilere zerrece yararı yoktur. Gerçek barış ancak emek ile sermaye arasında ki çelişkinin çözülmesi, dünya halklarının eşit-özgür iradeleriyle bir arada yaşamasından geçer. Bu da ancak sosyalizmle sağlanabilir.

Emperyalizm bütün halklara barıştan değil savaştan yana olduğunu gösterdi. Dünyanın bu denli karmakarışık ve halkları birbiriyle çatışmalı hale getirmeyi ancak emperyalizm ve körüklediği milliyetçilik rüzgârları başarabilirdi. Emperyalizm hiçbir zaman barışla yan yana getirilemez. Emperyalistler barışa ne kadar uzak olduklarını ve savaş olmadan yaşayamadıklarını bir kez daha gösteriyorlar.

Gerçek barış halkların mücadelesiyle devrimle sağlanacaktır.

Önceki İçerikALEVİ FEDERASYONLARI : DEMOKRATİK ALEVİ AÇILIMI DEĞİL , DARBE
Sonraki İçerikMÜCADELEDE ISRAR , SOSYALİZMDE ISRARDIR