1 Eylül Dünya Barış Günü
1 Eylül Dünya Barış Günü’ne Hitler ordularının Polonya’yı işgal ettiği tarih. Dünya haklarının karanlığa gömülmek istediği bir tarihtir. Çok ağır bedeller ödendi, çok büyük acılar çekildi, ama faşizm yenilgiye uğratıldı. Faşizmin bu kanlı tarihi unutulmasın diye 1 Eylül günü Dünya Barış Günü olarak ilan edildi. Ancak o tarihten günümüze Emperyalistlerin kar, Pazar hırsı insanlığa daha büyük acılar yaşatmaya devem etti, ediyor. Darbeler, faşist katliamlar, işgaller, bölgesel savaşlar günümüzde de tırmanarak devam ediyor. Ancak emek ve özgürlük mücadelesi de sürüyor. Direnişler faşizme karşı mücadele yine ağır bedellerle devam ediyor.
Öncelikle gerçek anlamda barış ancak emperyalizme-faşizme karşı dünya halklarının yürüttüğü özgür ve eşit bir dünyanın yaratılmasıyla sağlanacaktır.
Bugün dünyanın her yanını kana boğanlar, doğayı yok edenler, insanlığı açlığa, yokluğa yoksulluğa mahkûm edenler için barış sadece bir aldatmacadır.
Dünyada ve yaşadığımız coğrafyada sürekli savaş baskı, sömürüyü her geçen gün daha da yoğunlaştıranların barış istemesi ya da sağlaması mümkün değildir. Onların varlığı savaş ve baskı sömürü tatlan üzerinde var olmaktadır.
Bunun içindir ki ülkemiz ve bölge haklarına karşı uluslararası emperyalist güçler ve onların yerli işbirlikçi faşist ve gerici devletler bölgede ki çıkarlarını idame etmek için dizginsiz bir baskı, savaş ve sömürü sürdürmekteler.
Uluslararası emperyalist güçler için barış sadece onların çıkarları gerektiğinde, baskı ve yürüttükleri kirli savaşı örtbas etmek için kullandıkları bir söylemdir. Çünkü ‘’savaşın politikanın yoğunlaşmış ifadesidir’’ gerçekliği, ya da politikanın farklı araçlarla sürdürülmesidir. Savaşın tarafların-politik güçlerin doğruda sosyal, siyasal, ideolojik, felsefi ve ruhsal durumlarıyla bağlantılı olduğu gerçekliğini, hemen hemen bilmeyen yoktur. Ancak savaşın doğruda insan nesline yönelik olması ve insan olmanın doğrudan sonucu olan ‘’savaşa son’’, ‘’kirli savaşa son’’ çağrıları, bizce anlaşılır bir taleptir. Ayrıca bu denli propogandif faaliyetleri, demokratik bir talep olarak sürekli gündemde tutmak bizce anlaşılır bir yandır. Ama ‘’savaşa son’’, ‘’kirli savaşa son’’ şeklindeki şiarlar, politikanın odağına oturtmak ve bu taleple siyasi beklentiler elde edeceğini sanmak idealist bir yaklaşım olur.
Devrimciler savaşı bütün yönleriyle birlikte ele almak zorundadırlar. Savaşın insan neslini yönelik olduğu maddi servetlerini yıkımı olduğu doğanın kıyımı olduğunu bilirler buna rağmen dışarıdan dayatılan savaşın gerekliliklerini yerine getirmekten savaşsız sınırsız bir dünya yaratma ütopyası için savaşmaktan kaçınmazlar.
Ülkemizde uzun yılardır Kürt halkına karşı sürdürülen savaş ve bir bütün olarak Türkiye’de insan hak ve özgürlüklerin sıkça ihlal edildiği (daha doğrusu olmadığı) bir ülke. Faşizmle yönetilen ülkemizde insan hakları, düşünce ve örgütlenme özgürlüğü hak alma mücadelesi her dönem baskı, şiddetle sindirilmeye, yok edilmeye çalışılmakta.
Savaşın ülke çıkarına, ülke güvenliği vb demagojileri ile gerçekleri örtbas etmekten başka şey değildir. Faşizm kirli savaş ustasıdır. En önemli silahı yalan, demagoji ve karalama kampanyalarıdır. Sömürünün devamı için gerçeklerin tersyüz edildiği her türlü kirli savaş yöntemi mubahtır. Bütün iletişim kanalları, bütün kurumları psikolojik savaşın hizmetine verilmiştir. Ne var ki düşman, böylesi bir savaşta en önemli silah olan irade ve inançla yoğrulmuş insan faktöründen yoksundur.
Başta Kürt sorunu, baskı sömürünün ancak mücadeleyle, savaşla çözülebileceğini inanan kitlelere bunun yerine sahte barış umutları ile motive etmek ise ancak hâkim sınıfların çıkarına hizmet eder. Her gün Kürdistanin dağı taşı kimyasal bombalarla bombalanırken, katliamlara maruz kalırken ‘bir an önce barış olsun’ duygularını reformist liberal çevrelerin burjuvaziye yedekleme çabasındalar. Bugüne kadar dünyanın birçok yerinde ki ‘barış’ görüşmeleri ve çabaları ancak hakim sınıfların çıkarıyla sonuçlanmıştır.
Gerçek barış için savaşmak, emperyalizm ve faşizmi karşı mücadeleyi zaferle taçlandırarak, demokratik halk devrimi ile sağlanacaktır. Emperyalist-kapitalist sistemin yol açtığı savaşlar yaratığı sefaletini, yoksulluğun, işsizliğin olduğu koşullarda Türkiye halkları Kürt, Türkü, Laz, Arap, Gürcü, Abhaz, Çerkez, Süryani, Ermeni vb halklarının barış içinde yaşadığı özgür ve eşit bir ülke savaşla kurulacaktır. Faşizm yerle bir edilmedikçe ülkemiz özgürleşemez.
Kısacası toplumun tüm katmanlarını sarsan bir kriz yaşanmaktadır. Devrimcilerin görevi bu krizi denilir derinleştirmek Kürt ve Türk halkları ve diğer milletlerde ortak mücadelesini büyütmektir. Gerçek barışı yaratmak bu mücadeleyi zafere taşımaktır. Bu sömürücü talancı soyguncu emperyalist ve faşist yönetim mekanizmasını parçalayarak yerine halkların devrimci demokratik iktidarının kurulduğu ve kesintisiz devrim ve sosyalizme ulaştığı zaman gerçek barış ülke ve bölgede sağlanmış olacaktır.
31 Ağustos 2023