Cumartesi Anneleri, 1054. hafta nöbetinde 12 Eylül’de idam edilen Veysel Güney’in mezarının bulunması talebini dile getirdi. Bayramda herkesin sevdiklerinin mezarlarını ziyaret ettiğini ancak kendilerinin ziyaret edecek bir mezarlarının dahi olmadığını söyleyen Cumartesi Anneleri, “Bu bayramda da, bayramların herkes için kutlamalara vesile olabilmesi için adaletli bir hukuk düzeni kurmak ve bu düzeni sürdürmekle kendini yükümlü sayan bir devlet yapılanması istiyoruz” dedi.
Devleti de gözaltında kaybedilenlere yönelik adım atmaya çağıran Cumartesi Anneleri, “Kaç yıl geçerse geçsin Veysel Güney için, tüm kayıplarımız için adalet istemekten; devletin evrensel hukuk normları içinde hareket etmek zorunda olduğunu hatırlatmaktan vazgeçmeyeceğiz” dedi.
Güney ailesi adına Veysel Güney’in kardeşi Ayhan Güney’in mektubu da Veysel Güney’in arkadaşı tarafından okundu. Mektup şöyle:
Ağabeyim Veysel Güney, 12 Eylül darbe hukukuyla göstermelik bir yargılama süreci sonunda, 24 yaşında idam edildi.
Cenazesi biz ailesine teslim edilmesi gerekirken; hiçbir hukuki, vicdani temele dayanmayan biçimde verilmedi. Biz ailesi ve sevenleri de cezalandırılmak istendi.
İdamında olduğu gibi bedeni de devlet gözetiminde kaybedildi.
44 yıldır bir mezarı olsun, ona karşı son görevimizi yerine getirelim istiyoruz.
Ağabeyim Veysel Güney; onlarca kişide ismiyle, sevenlerinde anılarıyla, biz ailesinde yaşanmışlıklarıyla varlığını sürdürmeye devam ediyor ve edecek.
İsmini bilenler; duydukça hüzünleniyor, arkadaşları anılarını tekrar tekrar anlatıyor ve anılarında yaşatıyor.
2012 yılında ölen annemiz, ismini söylemeye bile yüreği dayanmaz, resmine bakamazdı. Kim bilir söylemeye gücünün yetmediği neler saklıydı ana yüreğinde. İlk kucağına aldığı anı, yaşadığı, yaşattığı sevinçleri, umutları ve yaşanamamışlıkları.
2014 yılında kaybettiğimiz babamız; çalışkanlığı, dürüstlüğüyle gurur duyduğu oğluyla ilgili ne hayaller kurdu kim bilir? Bir babanın evladına son kez olduğunu bile bile sarılmasını, vedalaşmasını başka kim hissedebilir?
44 yıl boyunca cenazesini teslim etmeyip kaybedenler; annemi, babamı, sevdiklerimizi ve yaşadığımız çevreyi cezalandırmak istediler.
Biliyoruz ki, tıpkı diğer kayıplarımız gibi Veysel Güney de yok olmadı, unutulmadı ve tüm varlığıyla aramızda. Bu hukuksuzlukların, adaletsizliklerin son bulması ve tüm kayıplarımıza bir an önce kavuşmamız temennisiyle.
Güney Ailesi olarak, tüm Cumartesi Anneleri ve Cumartesi İnsanları’na selam ve sevgilerimizi iletiyoruz.
Veysel Güney kimdir?
24 yaşındaki Veysel Güney’in 12 Eylül askeri darbesinin ardından 28 Aralık 1980’de Gaziantep’te bir ev baskınında yaralı olarak gözaltına alındı. Adana Bölgesi Sıkıyönetim Komutanlığı 2 No’lu Askeri Mahkemesi’nde yargılandı. Avukat talebi reddedilen Veysel Güney’in savunma hakkı yok sayıldı. İlk duruşma 6 Şubat 1981’de yapıldı ve 17 Şubat 1981 tarihinde yapılan ikinci duruşmada, kendine yönelik suçlamaları ispat edecek deliller olmaksızın idama mahkûm edildi. Meclis kararı olmadan özel kanun çıkarılarak, 10 Haziran 1981’de Gaziantep E Tipi Cezaevi’nde idam edildi. Veysel idam edildikten sonra üzerinde bulunan kalemi, sigarası ve çakmağı tutanakla babası Ali Güney’e teslim edildi. 10 Haziran 1981 tarih ve 266 sayılı tutanakla babasına verilmek üzere Yüzbaşı Burhan Erdem’e teslim edilen cansız bedeni ise kaybedildi. Veysel’in idamından 25 yıl sonra onun ilk ifadesini alan ve idamında hazır bulunan savcı Mete Göktürk ‘Adaleti Gördünüz mü?’ isimli bir kitap yazdı. Göktürk kitapta Veysel Güney’i suçlayacak delillerinin olmadığını, ayrıca yargılamanın tarafsız ve adil bir biçimde yapıldığına dair kuşkuları olduğunu açıkladı. Ailesi ve arkadaşları yıllarca Veysel’in mezarını bulmak için mücadele etti. Bütün mercilere başvurular yapıldı, kampanyalar yürütüldü ve hukuk mücadelesi verildi. Milletvekilleri soru önergeleri ile konuyu defalarca Meclis’in gündemine taşıdı. Ancak Veysel’in mezar yeri hâlâ öğrenilemedi.
Veysel’in izini süren ailesi ve arkadaşları, 2006 yılında Gaziantep Mezarlıklar Müdürlüğü’nün 9 Haziran 1981 gününe ait son kaydında “hüviyeti meçhul” bir kişinin “idam edildiği” ve 105341 numaralı mezara gömüldüğü bilgisine ulaştı. Gaziantep 5. Asliye Ceza Mahkemesi kararı ile söz konusu mezar açıldı. Mezardan alınan kemik numuneleri Ankara Adli Tıp Kurumu’na gönderildi. Biyoloji İhtisas Dairesi tarafından yapılan kimliklendirme çalışmasında, numuneler ile anne Zeynep ve baba Ali Güney arasında kan bağı kurulamadığı yönünde bir rapor hazırlandı. Kamuoyunda ve Güney ailesinde bu raporun gerçeği yansıtıp yansıtmadığı veya Adli Tıp’a gönderilen numunelerin doğru olup olmadığı yönünde derin kuşkular oluştu. 2012 yılında “Ben oğlumun resmini gözüme çizdim, ismini dilime yazdım, mezarını kalbime kazdım” diyen anne Zeynep Güney ve 2014 yılında baba Ali Güney evlatlarının mezar yerine ulaşma ve adalet mücadelesini çocuklarına ve torunlarına bırakarak yaşamını yitirdi.