İngiltere’de bir açık hava konserinde dört kelime yankılandı:
“İsrail Savunma Kuvvetleri’ne ölüm!” hemen tüm haydutlar ayaklandı, Gazze’deki soykırımı görmeyenler İsrail’e laf edilince hemen harekete geçtiler.
Sahnedeki sanatçı müziğin değil, vicdanın sesini yükseltti. Ardından sistem harekete geçti.
İngiltere Başbakanı’ndan milletvekillerine, medya kuruluşlarından polis teşkilatına kadar herkes sıraya girdi. Adli soruşturma başlatıldı. Müzik grubunun ABD’ye giriş izni iptal edildi.
Ama aynı saatlerde, Gazze’de bir çocuk daha enkaz altından cansız bedeniyle çıkarılıyordu.
Ve bu, hiç kimsenin gündeminde bile yer bulmadı.
İnsanlık suçu işleniyor, anacak bu sucun tetikçisi, uygulayıcısı Siyonist İsrail olduğu kadar asil olarak faili emperyalist haydutlar ve yerli işbirlikçileridir, kendi aralarındaki it dalaşlarına rağmen bu konuda devletler suça ortak!
Gazze’de iki yılı aşkın süredir sistematik bir kuşatma, abluka, bombardıman ve toplu katliam yaşanıyor.
Bir halk göz göre göre yok ediliyor!
Bu yalnızca bir savaş suçu değil; uluslararası hukukun çiğnendiği, insanlığa karşı işlenen organize bir soykırımdır!
Ancak dünya devletleri, olan biteni “devlet terörü” ya da “soykırım” olarak adlandırmaya cesaret dahi edemiyor.
Söyledikleri hep aynı:
“Endişeliyiz… Üzgünüz… Ateşkes umuyoruz…”
Yani klasik ikiyüzlü açıklamalar!
Çünkü onlar için insan yaşamı değil, daha büyük pazarlar, daha fazla kâr, daha geniş egemenlik alanları önemlidir.
Onlar için hiçbir şey insan onurunun, çocukların yaşam hakkının, halkların varoluş mücadelesinin önünde değildir.
Ama ölüm sürüyor!
Ve dünya izliyor!
Dünyayı yönetenlerin gerçek güç dengesi: ahlaksızlıktır
Bu düzenin gerçek dengesi ne askeri ne de ekonomik güçtür.
Bu düzenin gerçeği, ahlaki çürümenin ta kendisidir!
İsrail’in işlediği savaş suçları “meşru müdafaa” diye sunuluyor, buna karşı çıkan sanatçılar, gazeteciler, öğrenciler, sendikacılar susturuluyor.
Çünkü mesele Gazze değil;
Gerçeği kim dile getiriyor, o!
Çünkü mesele çocukların ölümü değil;
Bu ölümleri kim teşhir ediyor, o!
Ve artık dünya şunu net biçimde görüyor:
Gerçekleri söylemenin suç sayıldığı bir baskı düzeniyle karşı karşıyayız.
Türkiye ve “İslam dünyası”: suskunluğun ortaklığı
Arap rejimleri utanç verici biçimde suskun.
“İslam dünyası” dediğimiz o kalabalık, çıkarları uğruna sessizliğe gömülmüş durumda. Çünkü hiçbiri kendi öz gücüyle iktidar değil emperyalist efendilerinin ve Siyonizm’in birer uşağı olmaktan öte bir güçleri yok.
Ve Türkiye…
Bir yandan içeride muhalefeti siyasal İslam söylemleriyle bastırıyor, öte yandan dışarıda İsrail’e en fazla ihracat yapan ülke konumunda. Şeriatçı İslamin en büyük destekçisi ancak bu emperyalist haydutların istediği ve çıkarları için bir maşa olmaktan başka şey değildir.
Üstelik bunu utanmazca “Filistin’e ihracat” diye pazarlıyor.
Oysa Filistin’e açılan tek kapı olan Kerem Ebu Salim geçidi tamamen İsrail denetiminde.
Gazze’ye ulaşmayan, İsrail’e yönlendirilen ürünler çelik, çimento, petrol ve teknoloji ekipmanları!
Siyonist Netanyahu Filistinlilere seslenirken açıkça itiraf ediyor:
“Sizin dindaşlarınız size cenaze torbası gönderiyor, bize ise çelik, petrol, çimento ve tel örgü…”
İşte bu düzenin adı:
İkiyüzlülük!
Soykırım haydutlar işin sadece masada pazarlık konusu!
Yaşananlar, emperyalist-kapitalist sistemin kanla yürüttüğü pazarlık düzenidir.
Filistinli kadınların, çocukların parçalanmış bedenleri üzerinden tavizler koparılıyor.
Devletler birbiriyle çıkar hesapları yaparken, Gazze’de bir halk imha ediliyor.
Ama onların tüm oyunlarını bozan bir gerçeklik var:
DÜNYA HALKLARI SUSMUYOR, SUSTURULAMIYOR!
Halkların direnişi düzeni sarsıyor!
Emperyalist ve yerli işbirlikçilerin uykularını kaçırıyor…
Üniversitelerde işgaller…
Meydanlarda yürüyüşler…
Konserlerde haykırışlar…
İşyerlerinde grevler…
Dünyanın dört bir yanında sanatçılar, öğrenciler, kadınlar, işçiler, vicdan sahibi insanlar, bu düzenin yalanlarını teşhir ediyor!
Çünkü biliyorlar:
Dört kelime bu düzeni sarstıysa, milyonlarca ses onu yıkabilir!
“İsrail Savunma Kuvvetleri’ne ölüm!” diyen bir sanatçıya soruşturma açanlar, aynı anda Gazze’de öldürülen binlerce çocuğa göz yumuyor.
Bu sessizlik, bu ikiyüzlülük, bu barbarlık sisteminin ta kendisidir.
Bu düzen yıkılmadan, Gazze kurtulmaz!
Bu düzen yıkılmadan, insanlık özgürleşemez!
Bugün insanlık bir yol ayrımındadır:
Ya barbarlık ya sosyalizm!