Dünyanın Gözleri Önünde Gazze’de Bir İnsanlık Vahşeti Yaşanıyor
Filistin’de Siyonist İsrail tarafında soykırım suçu, tüm çıplaklığıyla sürüyor. 7 Ekim’den bu yana İsrail’in Gazze’ye attığı bombaların toplam etkisi, Hiroşima’ya atılan atom bombasının tam altı kat fazla olduğu ifade edilmekte. İnsanlar ölüyor, öldürülüyor. Sistematik bir yok etme politikası tüm şiddetiyle uygulanıyor.
Gazze’de ki hastaneler, okullar, su ve kanalizasyon altyapıları doğrudan hedef alındı. Gazze’deki tarım arazilerinin %91’inden fazlası yok edilmiş durumda. Kuşkusuz ki bu sadece ekonomik bir yıkım değil, aynı zamanda gıda imkânının ortadan kaldırılması ve Filistinlilerin adım adım ölüme terk edilmesi anlamına geliyor.
Soykırım ve yıkım sürerken, Gazze’nin demografik geleceği emperyalist ABD ve Siyonist İsrail’in siyasi hedefleri doğrultusunda yeniden şekillendiriliyor. Gıdaya erişim engelleniyor, Un, bebek maması, su gibi en temel insani ihtiyaçlar bile siyasi ve askeri pazarlık konusu haline getirilmiş durumda.
Bugün Filistin’de artık gıda açıkça bir öldürme politikası, öldürücü bir silah olarak kullanılıyor. Gazze’de gıdaya ulaşmak neredeyse imkânsız. Gıdaya ulaşmak isteyen insanlar ya sırtlarından vuruluyor ya da sessizce ölüyorlar. Siyonist İsrail’in uyguladığı ambargoya ek olarak açlık ve yetersiz beslenme, bir savaş silahı olarak kullanılıyor. Açlıktan ölenlerin sayısı her geçen gün artıyor.
Elinde boş bir tabak, ekmek kuyruğunda bekliyor Filistinli çocuklar, elinde boş tabakla ölüyorlar. Dünya çapında insanlar, ezen-ezilenleri saflaşıyor, açlıkta ölen çocuklar için her gün sokaklarda haykıranlar ile çocuk ölümlerine alkış tutanlar. Ezen-ezilen-insan olmanın vicdanini yitirenlerle-insani değerler için direnenler…
Ülkemizde Filistin halkının yaninda olduğunu söyleyen cihatçı faşist iktidar ise dünyada Siyonist İsrail’e en büyük ticareti yapan ülke. İki yüzlü politikasını sürdürürken orada ölen her canın katili, akan kanın sorumlusudur bu katil iktidar.
İsrail’e ticareti kestik diyen cihatçı-faşist AKP-MHP iktidarının ticareti sürdüren şirketleri: Siyonist İsrail’e malzeme Taşıyan Malta denizciliğinin sahibi Burak Erdoğan’ın ortağı, İsrail’e malzeme Taşıyan orak denizciliğin sahibi Binali Yıldırım’ın oğlu Erkan Yıldırım’ın ortağı ile kablo desteği sağlayan Pamukkale kablonun sahibi Büyük Birlik partisi kurucusu, İsrail’e her gün uçakla sevkiyat yapan şirket MNG Holding, İsrail’e ülke limanlarında her gün gemi yollayan şirket Limak Holding. Israil’e savaş uçaklarına yakıt yollayan şirketin tankerlerine bakım yapan şirket ise Kolin Holding. İsrail’e düzenle çelik ve hammadde yollayan ise MÜSIAD üyesi İÇTAŞ. Siyonist İsrail’e düzenle çimento yollayansa Sabancı Holding. İsrail’e ticareti kestik diyen bu sahtekârlar, Filistin’le ticaretimiz yüzde iki yüz artı diyen bu katilerin bahsettiği ticaret işte bu yukarda sıraladığımız sadece bir parçasını oluşturmaktadır. Katil Siyonist İsrail’in başındaki Netanyahu Filistin halkına seslenirken; “…kardeş dediğiniz Müslüman ülkeler size cenaze torbası yollarken, bize çelik, çimento yoluyorlar…” diye biliyordu.
Bugün Gazze’de Filistinli çocuklar açlıkta girdikleri yiyecek kuyruklarında ölüyorlar, öldürülüyorlar. Ancak o kuyruk, yalnızca açlığı gidermek için değil, ölümle yaşam arasındaki ince çizgide bir direniş kuyruğu. Çünkü siyonist İsrail, yardımı bile bir silaha çevirmiş durumda. Gazze’ye giden azıcık yiyecek, adeta bir pusu alanına dönüştürülüyor. Kuyruğa giren çocuklar, anneler, yaşlılar, hedef alınarak katlediliyor. Onlarca insan, birkaç dakika içinde keskin nişancılar ya da emperyalist haydutların sağladığı Siyonist İsrail’in gökten yağdırdığı bombaların altında can veriyor.
O çocuklar, belki farkında değil, ama açlıklarıyla haykırıyorlar. Sesleri dünyanın dört bir yanında yankılanıyor. Sesleri dünya halkları ve ezilenlerin kavgasını verenlerinin, insanlığını yitirmeyenlerin yüreğine dokunuyor. Sesleri, emperyalist-kapitalist sistemin kirli yüzüne çarpıyor, halklara unutturulmak istenen insanlığımızı hatırlatıyor.
Gazze’de seyirlik ölüm – insanlığın yitirdiği vicdan karşısında hesap sormaya insan olmanı gereğini dünya halklarıyla birlikte direnişi büyütmeye çağırıyor.
Bugün dünyanın dört bir yanında süren katliamlar, birer film sahnesi gibi servis ediliyor.
Televizyon ekranlarında ve sosyal medyada kanlı görüntüler, yıkılmış evler, ağlayan anneler “günlük haber akışı” içinde sıradanlaştırılıyor. Bombalar, açlık, sürgün ve işkence… Hepsi bir “içerik” haline getiriliyor. İnsanlar, kanın kokusunu duymadan, enkazın tozunu solumadan, sadece ekran başında “izleyici” oluyor.
İşte asıl felaket bu, bir zamanlar bir çocuğun ölümü tüm insanlığı sarsarken, şimdi binlerce çocuk ölürken dünya yorgun bir izleyici gibi koltuğuna yaslanıyor.
Gazze’deki bombardımanlar, Sudan’daki iç savaş, Kongo’daki maden köleliği, Yemen’deki açlık, ülkemizdeki dayatılan yoksulluk, iş cinayetleri… Hepsi bir “dünya haberleri turu” içinde, araya reklam girmiş gibi sunuluyor. Kimi zaman “Like” tuşuna basılıyor, kimi zaman öfke emojisi gönderiliyor; ama o çocuklar hâlâ aç, hâlâ ölüme yürütülüyor.
Bu, emperyalizmin en büyük zaferidir dünya halklarına katliamı sıradanlaştırmak, acıyı seyirlik hale getirmek, halkların öfkesini tüketmek!
Açlık ve Ölümün Siyonistlerin yeni katliam silahı Gazze’de bir dilim ekmeğin peşinde vurulmak Filistinliler için ölümleri sıradanlaştırılarak kanıksanır hala getirilmek isteniyor.
Biri emperyalizmin füzesinde, diğeri kapitalizmin çarkında can verir. İkisi de aynı sömürü düzeninin kurbanıdır. Açlık, dünyanın dört bir yanında büyüyor; açlığın gölgesi insanlığı çürütüyor.
Bu vahşete karşı, emperyalizme-Siyonizm’e-faşizme karşı umut, sokakta ve direnişte.
Bugün karamsar görünmemizin nedeni yalnızca bombalar değil; Yalnızlık, yabancılaşma, tüketim bataklığı…
Ekranlarımızın parlak ışığı, yanan köylerin, vurulan çocukların alevini perdelemeye çalışıyor.
Dünya insanlık tarihi her dönem bu ve benzer vahşetlere karşı, öfkesini direnişe başkaldırıya dönüştürmüştür. Çok iyi biliyoruz ki bu düzen sonsuza dek sürmeyecek. Bu vahşete karşı öfke mayalanırken, umut, sokakta, fabrikada, dağda, zindanda kısacası hayatın her alanında ilmek ilmek örülüyor.
Ve biz, o umudu örmeye kararlıyız, milyonlarca emekçinin yaşamın nefes almaktan ibaret varoluş olmadığını da. Milyonlar, günü geldiğinde büyük altüst oluşların habercisi, öncüsü olacaktır.
Yeter ki o derinlerde mayalanan öfke, bilinçli bir isyana dönüşsün. Yeter ki halkı iktidar hedefinde birleştirecek devrimci odak yaratılsın.
Bugün sineye çekildi sanılan açlık, yoksulluk ve katliamlar, aslında sınıf kini olarak mayalanıyor. Belki yarına kalır ama asla hesap sorma mücadelesinde vaz geçmeyeceğiz.
Dünyayı yönetmek, hakimiyet alanını geliştirmeye çalışan haydutlar bunun farkında olduğu için demokrasi maskeli, barış demagojileriyle faşizmi derinleştiriyor, ırkçılığı sıradanlaştırarak kitlelerin beynine işlemeye çalışıyorlar. Ama biz de insanlık tarihinin şanlı direnişlerinde iyi biliyoruz ki, öfke birikiyor, isyanın ayak sesleri yükseliyor.
Açlığa, savaşlara, ölümlere, emperyalizme – faşizme – Siyonizm’e, yabancılaşmaya karşı isyanın mayasını güçlendirerek hesap sormaya…
Filistin’de açlık-ölümle büyüyen öfke dünyanın varoşlarında, fabrikalarda, tarlalarda, okullarda, zindanlarda, hayatın her alanında hesap sormaya birikiyor.
Belki, yarına kalır, ama yanlarına kalmayacak hesap soracağız…