Türkiye’deki mevcut iktidar, halkın değil; sermayenin, sarayın ve emperyalist çıkarların hizmetinde bir zorbalık rejimidir. Halkın iradesi sandıkta açıkça ortaya çıksa bile tanınmamakta, seçimle kazanılamayan belediyelere kayyum atanarak halkın iradesi gasp edilmektedir. Özellikle Kürt halkının belediyeleri başta olmak üzere, sandıkta alınamayan tüm mevziler devlet şiddeti ve polis gücüyle ele geçirilmektedir.
Bu düzen, ülkeyi bir uyuşturucu cehennemine çevirmiştir. Gençlik, uyuşturucunun ağına düşürülürken, dünya çapında aranan uyuşturucu kaçakçıları bu işbirlikçi ve rantçı sistem sayesinde ülkede rahatça barınmakta, oturum ve mülk edinmekte, devlet tarafından korunmaktadır.
Halkın alın teriyle inşa ettiği evlere ve arazilere göz diken rantçı sistem, çıkardığı yasalarla tapu ve mülkiyet haklarını hiçe sayarak el koymakta, bu kaynakları saraya ve yandaşlarına peşkeş çekmektedir. Devlet aygıtı, işçilere, emekçilere, devrimcilere ve tüm muhaliflere karşı bir baskı aracına dönüşmüştür. Polis copu, mahkemeler ve hapishaneler, bu düzenin “adalet” anlayışıdır. Halkın sırtından çalınan milyarlar saraylarda, yolsuzluklarda ve savaşlarda harcanırken, emekçiler sefalete mahkûm edilmektedir.
Bu faşist diktatörlük, kapitalizmin çürümüş yüzüdür; yağma, yolsuzluk ve sömürü üzerine kuruludur.
Açlık ve Yoksulluk
Kapitalist düzen, halkın alın terini çalmak üzerine inşa edilmiştir. Asgari ücret, açlık sınırının bile altında tutulmakta, işçiler emeklerinin karşılığını alamamaktadır. Sermaye ve yandaş çıkarları için grevler yasaklanmakta, emekçilerin hakları gaspedilmektedir. Her gün patronların kâr hırsı nedeniyle işçiler, “iş kazaları” adı altında katledilmektedir. Bunlar kaza değil, sınıfsal cinayetlerdir. Kapitalist düzen, işçilere yaşam değil, kölelik dayatmaktadır.
Emeklilerin Sefalete Mahkûm Edilmesi
Kapitalist sistemin çarklarını yıllarca döndüren emekliler, ömürlerinin sonunda sefaletle baş başa bırakılmaktadır. Sadaka gibi maaşlarla yaşamaya zorlanan emekliler, temel ihtiyaçlarını dahi karşılayamaz hale gelmiştir. Devlet, emeklilerin hakkını gasp ederek patronlara teşvik ve sermayeye kaynak aktarmaktadır. Emeklilerin açlığa mahkûm edilmesi, kapitalizmin emek düşmanı karakterinin açık bir göstergesidir.
Gençliğin Geleceksizliği
Kapitalist düzen, gençliği geleceksiz bırakmaktadır. Bilimden uzak, ezberci ve gerici bir eğitim sistemiyle gençler teslim alınmak istenmektedir. Üniversite mezunu milyonlarca genç, işsizler ordusuna katılmakta; çalışanlar ise güvencesiz ve kölece koşullarda işlere mahkûm edilmektedir. Çocuk yaştaki milyonlarca işçi, “çıraklık” adı altında patronların kâr hırsına kurban edilmektedir. Gençliğe bilim, özgürlük ve gelecek değil; işsizlik, umutsuzluk ve göç yolları dayatılmaktadır.
Kadınlara Yönelik Baskı ve Şiddet
Kapitalist ve gerici düzen, kadınları köleleştirmek üzerine kuruludur. Kadın emeği sömürülmekte, kadın bedeni şiddetle ve baskıyla denetim altında tutulmaktadır. Her gün katledilen kadınların failleri cezasız bırakılmakta, devlet bu cinayetlerin ortağı haline gelmektedir. Kadınlara yönelik şiddet, bu düzenin erkek egemen ve sermaye yanlısı yapısının bir parçasıdır. Ancak kadınlar susmuyor! Kadınların özgürleşmesi, kapitalizmin zincirlerinin parçalanmasıyla mümkündür.
Diyanet ve İnançların Baskı Altına Alınması
Saray rejimi, halkın vergileriyle toplanan devasa bütçeleri Diyanet’e aktarmaktadır. Diyanet eliyle halkın inancı siyasallaştırılmakta, din iktidarın ideolojik sopası haline getirilmektedir. Özellikle Kürtler ve Aleviler olmak üzere farklı halklar ve inançlar yok sayılmakta, baskı altına alınmaktadır. Bu düzen, halkların kardeşliğini ve inanç özgürlüğünü değil; ayrımcılığı, baskıyı ve eşitsizliği örgütlemektedir. Gericiliğin ve inanç sömürüsünün panzehiri, halkların eşitliği ve laik, özgür bir düzendir.
Doğanın Yağmalaniyor, Hayvanlar Katlatılıyor
Kapitalizm, insana doğaya, hayvanlar kısacası kar hırsı için her şeye düşmandır. Hızla ülkemizin doğasını yok etmekte, Maden şirketleri, enerji tekelleri ve yandaş müteahhitler; ormanları, dereleri ve yaylaları yok etmekte, köyleri yaşanmaz hale getirmektedir. Kaz Dağları’ndan Munzur’a, Akbelen’den Karadeniz yaylalarına kadar doğa, emperyalist tekellere peşkeş çekilmektedir. Ülke, dünyanın çöplüğüne çevrilmiş; başka ülkelerin atıkları, kâr hırsıyla toprağımıza, suyumuza ve yaşamımıza gömülmektedir. Doğanın yağmalanması yalnızca bir çevre sorunu değil, halkın yaşam hakkına doğrudan bir saldırıdır. Kapitalizm, kâr hırsıyla hem doğayı hem insanı, hem doğadaki canlıları yok etmektedir.
Çözüm: Sosyalizm ve Halkın İktidarı!
Tüm bu baskılar, açlık, sömürü ve katliamlar tesadüf değildir; kapitalizmin doğasından kaynaklanmaktadır. Kapitalizm var olduğu sürece işçilere kölelik, emeklilere sefalet, gençlere geleceksizlik, kadınlara baskı, doğaya yıkım ve halklara ayrımcılık devam edecektir.
Çözüm, bu düzenin içinde değil; bu düzeni değiştirerek, işçi sınıfının ve halkların eşit, özgür yaşayacağı demokratik bir halk iktidarı kurmaktadır. Çözüm, sosyalizmdedir!
İşçiler, emekçiler, gençler, kadınlar ve tüm halklar; ancak örgütlenerek, birleşerek ve bu sistemin dayattığı kölece yaşama karşı mücadele ederek kurtuluşu kazanabilir. Ülkede her şeyin saraya ve yandaşlara peşkeş çekildiği, yasa ve anayasanın yok sayıldığı, tek adamın çıkarlarının yasa haline geldiği bu düzen çökmüştür. Devlet, halkın devleti olmaktan çıkmış, bir kişinin iktidarına dönüşmüştür.
Bu talanı, soygunu, baskıyı ve faşist iktidarın pisliğini temizleyecek olan devrimdir!
Çözüm, örgütlenmededir!
Çözüm, mücadelededir!
Çözüm, devrimdedir!
Çözüm, sosyalizmdedir!
Bülten Özel Sy. 02 Ekim 2025 www.kolektifmucadele1.org