Çürümüş Sistemin, “Demokrasi” Söyleminin İki Yüzlülüğünün Dışa Vurumu
ABD siyaset sahnesi bu kez de şaşırtmadı: Trump, Uganda kökenli ve kendini sosyalist olarak tanımlayan Zohran Mamdani’nin kazanması hâlinde New York’a federal fonları keseceğini açıklamıştı. Ancak New Yorklular tehditlere boyun eğmedi ve Mamdani’yi seçti. Bu sonuç, yalnızca yerel bir seçim başarısı değil; neoliberal yönetimlerin, otoriter tehditlerin ve “demokrasi” palavralarının sınandığı bir toplumsal sınavdır.
Tehditlerle, bütçe sopasıyla veya siyasal şantajla halkların tercihleri dizayn edilemez. Trump’ın karşılaştığı durum, modern otoriterleşmenin iki yüzlülüğünü bir kez daha açığa çıkarıyor: “Demokrasi” diye pazarlanan rejim, halk iradesine tahammül edemeyen pratiklerle doludur. Bu çelişki yalnızca Amerika’ya özgü değil; küresel kapitalist sistemin genel karakteridir. Sonuçlar iktidarın çıkarına uymadığında başvurulan yöntemler — hukuki baskılar, fon kesintileri, idari yaptırımlar — demokratik kurumların kâğıt üzerinde kaldığını, gerçekte ise sermaye ve otoriter siyasetçiler tarafından kolayca manipüle edildiğini gösterir.
Trump’ın tehditlerine rağmen Mamdani’nin kazanması, yankılarını siyasi ve sınıfsal zeminde buldu: Yoksulların, kadınların, gençlerin, göçmenlerin ve farklı kimliklerin talepleri; ulus-devlet sınırlarını gözetmeyen emperyalizme karşı tavır; kamucu ekonomik talepler; başta Gazze’de yaşananlar olmak üzere Küresel Güney’e yönelik anti-emperyalist tepki—bütün bunlar Mamdani çevresinde karşılık buldu.
Bazı yorumcular alaycı bir dille soruyor: Trump, seçim sonuçlarını kabul etmeme konusunda “nasıl yapılır” dersini Erdoğan’dan mı alacak? Bu yalnızca bir iğneleme değil; kapitalist-demokratik sistemlerin ortak zaafını işaret eden bir tespittir. Pek çok yerde “seçimler” demokratik meşruiyetin vitrini olarak kullanılıyor; ancak sonuçlar iktidarın çıkarına uymadığında kayyımlar, idari engeller ve ekonomik yaptırımlar devreye sokuluyor. Bu pratikler, kapitalist sistemin sahte demokrasi söyleminin dışa vurumudur — demokrasi maskesinin ardındaki iki yüzlülüğün somut ifadesidir.
New York örneği ise bu çürümüş sisteme karşı halkın güçlü tepkisinin yansımasıdır. Tehditler halk iradesini bastıramadığı gibi, tersine halkın daha kararlı biçimde karşı durduğunu gösterdi. AKP–MHP faşist ittifakının “yerel yönetim iktidarla aynı partide değilse merkezden destek alamaz” anlayışı da benzer bir baskı mantığının ifadesidir. Erdoğan’ın “Bakın Hatay’a!” tehdidi ve bunun yarattığı tepki, yerel seçimlerde CHP’ye yönelişi açıklayan etkenlerden biridir; bu, baskıya karşı ortaya çıkan bir siyasi cevaptır.
Elbette kapitalist sistemin ve onun ulusal-uluslararası aktörlerinin manipülasyon gücü yüksektir; fakat halkların ortak tepkisi bu baskıları boşa çıkarabilir.
Günümüzde “demokrasi” sözcüğü, kapitalist güçlerin ve otoriter liderlerin çıkarlarını meşrulaştırmak için sıkça kullanılan, içi boşaltılmış bir kavrama dönüşmüştür. Neoliberal politikalar toplumları parçalayarak, sosyal dayanışmayı zayıflatarak otoriterleşmeye zemin hazırlar. Yerel zaferler ise ulusal ve uluslararası dayanışmayla büyütülmezse iktidarın baskı yöntemleriyle zayıflatılabilir; bu yüzden örgütlenme, dayanışma ve kolektif mücadele hayati önemdedir.
Sonuç olarak, Trump ister Erdoğan’dan “ders” alsın, ister kendi hukuki kurgularını üretmeye çalışsın; yapılması gereken şey açıktır: Demokrasi söyleminin boşaltıldığı, halk iradesinin aldatıldığı düzenleri teşhir etmek; emekçilerin, gençlerin, kadınların ve göçmenlerin ortak talepleri etrafında somut, kolektif örgütlenmeler inşa etmek.
New York’un kararlı tercihi bir uyarıdır: Tehditlerle sindirilemeyen bir halk birikimi vardır — ve bu birikim, sosyalist, kolektif politikalarla güçlendirildiğinde küresel otoriter dalgaya karşı en etkili direnç olacaktır.
Bu yüzden bugün tek çıkar yol, dayanışmayı büyütmek ve sistemin bütün baskı araçlarına karşı birlikte mücadele etmektir. Sistem çürümüştür; sözde demokrasi söylemleri iki yüzlüdür. Gerçek demokrasi, sokakta, fabrikada ve mahallede örülen kolektif direnişle ve halkların kendi kaderini tayin etme hakkını savunmakla gelecektir.






