Bugün dünya ölçeğinde yaşanan altüst oluş, emperyalist sistemin tarihsel bunalımının yeni bir evresine işaret ediyor. Lenin’in tanımladığı anlamıyla emperyalizm–tekelci kapitalizm aşaması, artık kendi çelişkilerini yönetemez hâle gelmiş, hegemonik merkezler arasındaki rekabet keskinleşirken emperyalist blok, krizlerini çevre ülkelere ihraç etmeye yönelmiştir. Bu bağlamda ABD emperyalizminin Venezuela’ya dönük saldırganlaşması rastlantı değil, sistemsel çöküşün zorunlu sonucudur.
Trump’ın ağzından dökülen tehditkâr sözler, yalnızca bir başkanın dengesizliği değil, Amerikan hegemonyasının çözülüşünün siyasal dışavurumudur. ABD artık büyük güçlerle doğrudan çatışmayı göze alamadığını bilmekte; bu nedenle daha önce kontrol edebildiğini sandığı Latin Amerika’ya yönelerek prestij kaybını telafi etmeye çalışmaktadır. Ancak unuttukları temel gerçek şudur: Latin Amerika artık emperyalizmin arka bahçesi değildir.
Halkların Dalgası Yükseliyor: Emperyalizm Tarihsel Korkusuyla Yüz Yüze
Kapitalizmin küresel krizinin derinleşmesi; işçi sınıfı, köylüler ve kent yoksullarını yeniden tarih sahnesine çekiyor. Lenin’in “sınıf mücadelesinin keskinleşmesi” olarak tanımladığı süreç bugün dünyanın pek çok bölgesinde yeniden görünür hâle gelmiştir.
Emperyalizmin korkusu tam da budur: Halkların yeniden birleşmesi, örgütlenmesi ve siyasal güç olarak ortaya çıkması.
Venezuela’da bu süreç özel bir yoğunlukla yaşanmaktadır. Emperyalist merkezler, Latin Amerika’daki devrimci hattın kalbi olarak gördükleri Venezuela’yı parçalamaya, bölgenin ilerici damarını koparmaya çalışmaktadır. Fakat bu çaba sonuçsuz kalacaktır; çünkü halklar uyanmış ve geri dönülmez bir yola girmiştir.
Gerçek güç dünya halklarının birlik dayanışmasındadır.
Tarihsel deneyim açıktır: Vietnam’da emperyalist işgal halk savaşı karşısında çöktü. Kore’de halkın direnişi emperyalist hesapları boşa çıkardı. Küba’da sosyalizmin kararlılığı ABD’nin tüm kuşatma politikalarını dağıttı.
Bugün Filistin’de aynı direnç, emperyalizmin sınırlarını göstermeye devam ediyor. Bu tarihsel gerçek bugün Venezuela’da yeniden doğrulanmaktadır. Halk iradesi bir kez ayağa kalktıysa, emperyalizm için geri dönüş yoktur.
Venezuela Halkı: sadece kendisin için değil dünya halkları için Tarihsel Bir Görevin Omuzlayıcısı
Venezuela işçi sınıfı, yoksul halk kesimleri, gençlik ve köylülük yalnızca kendi ulusal bağımsızlığını savunmuyor; aynı zamanda dünya halklarının emperyalizme karşı mevziisini oluşturuyor. Maduro hükümetinin halk örgütlenmelerine dayanması ve emperyalist saldırganlığa karşı direnç göstermesi, bu tarihsel görevin ifadesidir.
Lenin’in vurguladığı gibi, devrimci süreçlerin başarısı halkın örgütlülüğüne ve bilinç düzeyine bağlıdır. Bugün Venezuela’da yükselen halk örgütlülüğü ülkeyi yalnızca savunmanın değil, sosyalizme doğru ilerleyişin temel gücü hâline getirmektedir.
Bugün dünya daha net bir biçimde iki kampa ayrışmaktadır: Bir yanda halkların kurtuluş mücadelesini yükseltenler.
Diğer yanda dünya kaynaklarını tekelci sermaye adına yağmalayan emperyalist merkezler.
Dünya halkları dün Filistin için nasıl alanları doldurduysa; başta İtalya, İspanya, Yunanistan gibi ülkelerin işçi sınıflarının militan tavrı şimdi de Venezuela için kenetlenmelidir. Bu kenetlenme tarihsel bir zorunluluktur; çünkü emperyalizmin çöküşü, halkların yükselişiyle doğru orantılıdır.
Görev Açıktır: Filistin’de Olduğu Gibi Venezuela Halkıyla Enternasyonal Dayanışmayı Büyütmektir!
ABD’nin saldırısı yalnızca Venezuela’ya dönük değildir; bu, bütün dünya halklarını sindirmeye dönük bir gözdağı girişimidir. Venezuela’nın bugün tuttuğu mevzi, tüm dünya halklarının ve anti-emperyalist güçlerin onurunu temsil etmektedir.
Bu mücadele yalnızca ulusal bir mücadele değil, küresel anti-emperyalist hattın geleceğini belirleyen bir mücadeledir.
Venezuela halkının direnişi, yeni bir dünyanın mümkün olduğunu gösteren tarihsel bir işarettir.
Ve halkların iradesi güçlendikçe, emperyalizmin çözülüşü hızlanacak; önümüzdeki yol halkların birleşik mücadelesiyle daha da genişleyecektir.






