Cumartesi Anneleri 1080. hafta: Hüseyin Taşkaya nerede   

Cumartesi Anneleri, gözaltında kaybedilen sevdiklerinin akıbetini sormak ve hakikatle yüzleşilmesi için 1080. kez Galatasaray Meydanı’na çıktı. Yıllardır hafızanın mekânı olan meydan yine polis bariyerleriyle kapatıldı; yalnızca sınırlı sayıda kişinin içeri girmesine izin verildi. Ancak tüm engellere rağmen, kayıpların sesi bir kez daha o dar aralıklardan yükseldi.

Bu hafta, 6 Aralık 1993’te Urfa Siverek’te gözaltına alındıktan sonra kaybedilen Hüseyin Taşkaya’nın hikâyesi hatırlatıldı. Tam 32 yıldır cevapsız bırakılan aynı soru tekrar soruldu: Hüseyin Taşkaya nerede?

Basın metnini okuyan kayıp yakınlarının avukatı Eren Keskin, Türkiye’de gözaltında kaybetmelerin hiçbir dönemde gerçek anlamda soruşturulmadığını belirterek, “Bu topraklarda gözaltında kaybetme, bir devlet politikası hâline getirildi. Dosyalar sürüncemede bırakıldı, adalet zamanaşımına terk edildi. Ama biz 32 yıllık sessizliğe rağmen susmadık, bugün de susmayacağız” dedi.

Hüseyin Taşkaya, gözaltına alındığında dört çocuk babası, 42 yaşında bir müteahhitti. 1990’larda Siverek’te etkili olan Bucak Aşireti ve güvenlik güçlerini eleştirdiği için hedef hâline getirildi. Baskılar artınca ailesini İstanbul’a göndermek zorunda kaldı; kendisi ise işlerini toparlamak için amcasının yanında kaldı. 6 Aralık 1993 sabahı, yaklaşık 30 araçlık askeri ve sivil bir konvoy Bağlar Mahallesi’ndeki eve baskın düzenledi. Askerler, polisler ve Bucak aşiretinden korucular, herkesin gözü önünde Taşkaya’yı zorla götürdü. O gün orada olan çoktu; fakat o günden sonra kimse Taşkaya’dan tek bir haber bile alamadı.

Aile, jandarmadan emniyete, savcılıktan valiliğe kadar her kapıyı çaldı. Her kurum sorumluluğu başkasına yönlendirdi. Savcılık, onlarca tanıklığa rağmen dosyayı “soyut iddia” diyerek kapattı. Devlet, Taşkaya’nın nerede olduğunu bilen tek merci olarak 32 yıldır sessizliğini koruyor. Oysa ailenin hakikati öğrenme hakkı var; faillerin yargılanması ise uluslararası hukuk açısından bir yükümlülük.

Hüseyin Taşkaya’nın kızı Serpil Taşkaya, “32 yıldır babamdan tek bir iz, tek bir açıklama bekliyoruz. Bütün kayıplar bulunana, failler yargılanana kadar bu mücadeleden vazgeçmeyeceğiz. Galatasaray Meydanı bizim için sembolik bir mezar. Buradan asla dönmeyeceğiz” diyerek seslendi.

Açıklamanın ardından meydan, kayıpların anısına bırakılan karanfillerle bir kez daha suskun ama kararlı bir hafıza mekânına dönüştü.

Önceki İçerikİngiltere hapishanelerinde açlık grevi büyüyor
Sonraki İçerikSuriye’de Mezhepçi Şiddet ve Alevi Katliamı