Faşist Bloktan Umut Beklemek

Türkiye siyasetinde son dönemde iktidar bloğu içindeki “çatlak” iddiaları, özellikle muhalif medya tarafından gündeme taşınıyor. Bahçeli’nin çıkışları, Erdoğan’ın tavırları ve komisyon tartışmaları üzerinden “iktidar çözülüyor” havası pompalanıyor. Oysa bu senaryolar, gerçeği gizleyen, kitleleri sistem içi beklentilere mahkûm eden bir hayal pazarlamasından başka bir şey değildir.

Bahçeli’nin ilk meclis konuşmasının ardından, Öcalan’ın çağrısı ve PKK’nin fesih kararıyla birlikte sembolik silah bırakma adımları eşliğinde bir komisyon kuruldu. Ancak faşist sistemde bir konunun “komisyona havale edilmesi”, her zaman aynı sonucu doğurmuştur: meseleyi oyalamak, soğutmak ve unutturmaktır.

Hiçbir yasal güvencesi ve yaptırım yetkisi olmayan bu komisyonlardan umut beklemek gerçekçi değildir. Faşist devletten veya dünün eli kanlı Bahçeli’sinden beklentiye girmek, kitleleri sistemin tuzağına sürüklemekten başka bir anlam taşımamaktadır.

Tarihsel Hafıza: Bahçeli’nin Kanlı Geçmişi

Unutmadık; Maraş’ta, Çorum’da, Sivas’ta halkı katleden faşist çetelerin başında MHP vardı. 8 Ekim 1978’de Ankara Bahçelievler’de 7 TİP’li öğrencinin katledilmesinde kullanılan aracı sağlayan kişi de Bahçeli’ydi. Üniversitelerde ve mahallelerde devrimcilere kurşun sıkan, halkı katleden çetelerin ideolojik önderi olan Bahçeli, bugün de Erdoğan’la birlikte aynı kanlı misyonu sürdürmektedir.

Salt Kürt oldukları için linçe uğrayan ve üzerlerine Türk bayrağı örtülenlerin karşısına çıkanlar da Bahçeli’nin “ülkücü gençlik” dediği çeteler değil miydi?

Daha yakın geçmişte de HDP ve Kürtlere karşı kullandığı tehditkâr söylemler bunun göstergesidir. HDP’nin PKK ile bağlantısı üzerinden partinin kapatılması gerektiğini savunması, “terör örgütlerine taviz verilemez” demesi ve Kürt kimliğini hedef alan politikaları, sistemin Kürt halkına yönelik inkârcı ve baskıcı çizgisinin sürdüğünü ortaya koymaktadır.

Buna rağmen, Bahçeli bugün “bilge devlet adamı” veya “barış elçisi” gibi sahte sıfatlarla topluma pazarlanmaktadır. Bu durum, yalnızca faşist düzenin manevralarını değil, aynı zamanda muhalefetin sistem içi beklentilere saplanmasını da gözler önüne sermektedir. Bahçeli’nin değişmediği; yalnızca emperyalist projeler doğrultusunda kendisine biçilen rolü oynadığı açıktır.

Suni Çatlak Senaryoları: Toplumsal Öfkenin Sistem İçine Hapsedilmesi

Bugün Erdoğan-Bahçeli arasında kriz olduğu iddiaları üzerinden “çatlak” teorileri üretiliyor. Komisyon, Kürt sorununu çözeceği iddiasıyla kurulmuş olsa da, Kürtçe yasağını dayatabilecek kadar inkârcı bir çizgide ilerlemektedir. Buna rağmen muhalefet, bu süreçten umut devşirmeye çalışmaktadır.

Oysa 23 yıldır ülkeyi yöneten Erdoğan’ın hâlâ “devletle kavgalı” olduğu iddiaları gerçekle bağdaşmamaktadır. Bahçeli’nin erken seçim kararıyla Erdoğan’ı devireceği yönündeki senaryolar da aynı şekilde hayal ürünüdür.

“Bilge Devlet Adamı” Masalı ve Faşist Blok Gerçeği

Asıl tehlike, Bahçeli’nin muhalefet tarafından “bilge devlet adamı” olarak yüceltilmesidir. AKP-MHP bloğu hiçbir zaman demokratik çözümden yana olmamıştır. “Terörsüz Türkiye” söylemiyle yürütülen süreçler, halkların kardeşliğini güçlendirmek yerine Kürt halkını izole eden, muhalefeti bölen tasfiye politikaları olmuştur.

AKP ve MHP arasındaki çıkar çatışmaları elbette vardır. Ancak bütün bu sürtüşmelere rağmen onları bir arada tutan esas motivasyon, emperyalizme uyumlu bir faşist rejim inşa etmektir. Türkiye’yi mezhepsel eksende yeniden konumlandırmak, muhalefeti parçalamak, Erdoğan’ın ömür boyu başkanlığını garanti altına almak ve yeni anayasa ile bu rejimi kalıcılaştırmak, bu bloğun ortak hedefleridir.

Gerçek Çözüm: Halkın Kendi Gücüne Güvenmesi

Bugün odaklanılması gereken mesele, iktidar bloğu içindeki yapay çelişkiler değil; halka dayatılan faşist rejimin bütünüdür. Erdoğan ve Bahçeli’yi “devlet-hükümet çatışması” üzerinden okumak, devrimci değil; sistem içi hayallerin esaretidir.

Türkiye’de kriz derinleşmektedir. Böyle bir tabloda Bahçeli’nin demagojik söylemlerine “barış” veya “demokrasi” umudu bağlamak, solun kendi öz gücünü inkâr etmesi demektir. Gerçek çözüm, parlamentodan veya faşist blok içindeki çatlaklardan çıkmaz. Çözüm, halkın ve onun öncülerinin kendi gücüne güvenerek; sokakta, fabrikada, üniversitede ve mahallede örgütleneceği devrimci mücadelededir.

Önceki İçerikKüresel Sumud Filosu: 20 Gemi ve 300 Aktivist Gazze Yolunda
Sonraki İçerikGazze Sumud Filosu: Dünyanın Sessizliğine Karşı Bir Çığlık