“Terörsüz Türkiye” Projesi ve Sosyalist Hareketin Tasfiyesinin İtirafı

Son yıllarda Türkiye’de devlet, ideolojik mühendisliğini “Terörsüz Türkiye” söylemi üzerinden sistematik bir şekilde görünür kılmıştır. Bu söylem, yalnızca silahlı mücadeleyi değil, tüm devrimci ve sosyalist hareketi hedefleyen kapsamlı bir tasfiye projesidir. Mehmet Uçum’un Anadolu Ajansı’nda yayımlanan yazısı, devletin soldan beklentilerini ve sosyalist hareketin ideolojik olarak boşaltılmasına yönelik yönelimlerini ortaya koymaktadır.

Uçum’un geçmiş siyasal çizgisi, devrimci değil; devletçi sistem içi mücadeleyi solculuk olarak gören reformist bir çizgidir. Eski solcu kimliğine vurgu yapılması Erdoğan’ın başdanışmanlığıyla birlikte devrimci hareketin sistemle bütünleşmiş bir fraksiyona dönüştürme çabalarını göstermektedir. Bu durum, Marksist Leninist düşüncenin tarihteki sosyal-demokrat ve revizyonist sapmaları hatırlatmaktadır: Devrimci misyonun, sistemle uyumlu çizgilerle erozyona uğratmaktır.

Uçum’un tanımladığı “yurtsever sol” anlayışı, sınıf çelişkilerini ve kapitalist sömürü ilişkilerini görmezden gelen bir perspektif sunmaktadır. Devletin stratejik hedeflerine koşulsuz destek vermek, bağımsız sınıf siyaseti yürütmenin önünü kesmektir. Marksist-Leninist açıdan bu, işçi sınıfının tarihsel çıkarlarının reddidir. Bağımsız, eleştirel ve çatışan sol, “dogmatik” olarak damgalanmakta ve sınıf mücadelesinin öncülüğü sistem tarafından tasfiye edilmesi hedeflenmekte.

Marksist-Leninist devlet kuramına göre devlet, egemen sınıfın tahakküm aygıtıdır. Devletle bütünleşme çağrısı, sınıf mücadelesinin tasfiyesi ve proletaryanın çıkarlarının reddi anlamına gelir. Öcalan hattında geliştirilen “devletle bütünleşme” ve “çatışma paradigmasının aşılması” söylemleri, bağımsız sol teoriyi ve sınıf perspektifini doğrudan tasfiye etmeye yöneliktir. Bu süreç yalnızca Kürt halkının mücadelesini değil, Türkiye devrimci hareketinin tümünü sistemle bütünleştirmeyi amaçlamaktadır.

Legalist-liberal sol zaten devrimci sınıf perspektifinden kopuk bir çizgide hareket etmektedir. “Yurtsever sol” projesi, bu çizgideki unsurlar için devletle uzlaşma fırsatını somutlaştırmaktadır. Öcalan hattı ise sosyalizmin içinin boşaltılması, devrimci ideallerin sistemin düşünceleriyle doldurulması anlamına gelmektedir. Bu, Marksist-Leninist düşüncenin sistematik bir tasfiyesidir.

CHP’deki operasyonlar ve Kılıçdaroğlu’nun liderliğe getirilmesi çabaları, muhalefetin bağımsız siyasal hattının tasfiyesi ve devlet çizgisine uyumlaştırılmasıdır. Bu durum, ideolojik ve siyasal tasfiyenin somut örneğidir. Devlet, tüm muhalefeti stratejik hedefleri doğrultusunda biçimlendirmeye çalışmaktadır.

Marksist-Leninist perspektiften sosyalist hareketin bağımsız eleştirel hattı korunmalı ve güçlendirilmelidir. Sınıf mücadelesi, emekçi halkın çıkarları ve devrimci teori, her türlü ideolojik manipülasyon ve sistematik tasfiye girişimine karşı savunulmalıdır. Uysal sol projelerine teslim olan hareketler, tarihsel misyonlarını inkâr eder ve devrimci mücadeleyi zayıflatır.

“Yurtsever sol” ve Öcalan hattı üzerinden yürütülen tasfiye projelerini teşhir etmek.

Bağımsız devrimci hattı, sınıf mücadelesini ve Marksist-Leninist teoriyi savunmak.

Legalist-liberal solun entegre olduğu süreçlere karşı uyanık olmak ve devrimci önderlik misyonunu korumak.

Sonuç olarak, “Terörsüz Türkiye” söylemi, yalnızca Kürt halkının mücadelesini değil, tüm devrimci hareketi sisteme entegre etmeyi hedefleyen kapsamlı bir ideolojik ve siyasal tasfiye projesidir. Marksist-Leninistler, bu tasfiyeye karşı sınıfın ve halkın çıkarlarını merkezine alan bir mücadeleyi zorunlu kılmaktadır.

Editor

Önceki İçerikİstanbul’da ESP Üyelerine Operasyon: Baskılar Mücadeleyi Durduramayacak!
Sonraki İçerik19 Aralık Katliamını Unutmadık, Unutturmayacağız!