12 Temmuz yaşamı uğruna ölecek kadar sevenlerin destanıdır…
Tarihin kaydettiği olaylar ve gelişmeler gelecek için dersler çıkarmak bizi gerileten değil ilerlememizi sağlar. Pek çok gelişmeyi aydınlatmak amacıyla sağlıklı bir tarzda irdelendiğinde, sadece geçmişe dönük yaşananların cevaplandırılması ve geleceğe dönük netleşmeye sağlamakla kalmaz, içimizdeki dinamizmi de açığa çıkarır. Oysa üzeri kapatılmış ancak bizi yakmaya devam eden soru işaretleri geleceğe taşıyan çözümlenmemiş gizemini koruyan her olay, korkularımızın büyümesine, karamsarlığa, güvensizliği ve bunlar da bizi yaşadıklarımızın kader diye kabullenmeye götürecektir.
Oysa ki, Türkiye sınıflar mücadelesi ve halkımızın bedenine açılan derin bir yaraydı 12 Temmuz katliamı. Ülkemiz sınıflar mücadelesinde çok büyük kayıplar, çok canımızı verdik. Devrim mücadelesinde çok kanımız aktı bu ülke topraklarına. Bedeli ne kadar ağır olursa olsun, bu ülke halklarına ölüm pahasına verilmiş sözümüz var.
Yürüttüğümüz bağımsızlık, demokrasi ve sosyalizm mücadelesinde gerek Türkiye ve bölge için gerekse bizler acısından 12 Temmuz katliamı çok ağır ve yeri doldurulması zor, büyük bir katliamdı. Katliamın ağırlığı ve büyüklüğü, ölümsüzlerimizin yerlerinin doldurulamaması Türkiye devrim mücadelesinde doğan boşluğun devam etmesi demektir.
12 Temmuz önemini hala güçlü bir şekilde koruyor, çünkü ülkemiz devrim mücadelesinde yarattığı boşluk oldukça derindi. Bu yanıyla, devrim mücadelesi açısından bir dönemin bitip başka bir dönemin başlangıcı olması açısından tarihi öneme sahiptir. Düşman geçici olmasına karşın büyük bir başarı elde ederken, tasfiyecilik ise hoyratça hareket edeceği bir zemin bulmuştur. O süreçten sonra tasfiyeci düşünceler mücadele bünyesine daha derinlemesine sızdıkça kayıpları arttı ve böylece düşmanın yeni başarılar elde etmesine kapılar açılmıştır.
TC tarihinde belki ilk defa tüm halkın gözleri önünde, güpegündüz devletin ölüm mangaları operasyon düzenledikleri üç işyeri ve bir evde bulunan herkesi ölü olarak ele geçirmişti. İktidar, kendi yasalarını, hukuk kurallarını bir yana iterek bundan böyle adeta terörün tek geçerli “yasa” olacağını ilan etmişti. “Bizim düzenimize karşı çıkanlar her şeye katlanmaya hazır olmalıdır” mesajı veriliyordu. Emperyalizmle iş birliğine, kapitalist sömürüye, zulme ve yoksulluğa bayrak açanlar, adalet isteyenler, hak-hukuk diyenler ve en önemlisi de tüm dünyada “Sosyalizm öldü” çığlıklarının atıldığı bir dönemde hala halkların kurtuluşundan söz edenler, sosyalizm için savaştığını söyleyenler, bundan böyle yeni katliamlara, işkencelere, zindanlara hazır olsun deniyordu.
12 Temmuz’da katledilen devrim mücadelesinin önder ve savaşçıları;
İstanbul’da,
1)Niyazi AYDIN, 2) Ömer COŞKUNIRMAK, 3) Yücel ŞİMŞEK, 4) İbrahim İLÇİ, 5) İbrahim ERDOĞAN, 6) Nazmi TÜRKCAN, 7) Bilal KARAKAYA, 8) Hasan ELİUYGUN, 9) Zeynep Eda BERK, 10) Cavit ÖZKAYA
Ankara’da,
1)Fintoz DİKME, 2) Buluthan KANGALGİL
Onlar öldüler ama yenilmediler; umut olup aktılar ülke topraklarına.
Şehitlerimizin anılarına saygı, onların uğrunda öldükleri işçi sınıfı ideolojisini ve örgüt bilincini, her gün ve her saat donanmakla doğrudan ilgilidir. Bu bilinçle mücadeleye daha sıkı sarılmak onların bizlere miras bıraktıkları mücadeleyi zafere taşımaktır.
Oligarşinin katlettiği devrimcilerin adı hiçbir zaman unutulmayacaktır! Kavganın, direnişin sevginin, fedakârlığın ve özverinin sembolü olan onların taşıdığı sosyalizm bayrağı, elden ele daha yükseklere kaldırılacak, emperyalizme ve oligarşiye karşı savaşta onlar hep yanı başımızda olacaklar!
Onlar yenilmediler, mücadelemize bayrak oldular. Onlar, mücadelemize önder, rehber olmaya devam ediyorlar!
12 Temmuz şehitleri ölümsüzdür!