EKONOMİK – SİYASAL KRİZE KARŞI , ÇÖZÜM MÜCADELEDE

Yaşanan ekonomik-siyasal krize karşı çözüm mücadelede

Sistemin krizi seçimle birlikte giderek daha derinleşmektedir. Seçim sonuçlarıyla birlikte yaşanan yıkım ve umutsuzlukla burjuva partileri cephesinde değişim talepleri gündemlerini kapladı. Kuşkusuz ki faşist AKP-MHP kanadında bunun dışında değil. Kendisine sol, sosyalist diyen reformist sol, seçimde burjuvazinin muhalefet kanadıyla uzlaşarak “diktatörlüğü yenme” hayalini kitlelerin önüne sunarak, sokak ayağını pasifize ederek, sisteme endeksledi, kitlelerin siyasal bilincini bulandırmaya, sisteme yedeklemeye çalıştı. Bu ortaya çıkan sonuç karşısında tartışmalar sol-sosyalist cephede de bolca sınıf, mücadele, yenilgilerin sebebi vb tartışmaları yeniden gündemleştidi. Kuşkusuz ki bunların sebebi ülkenin içinde bulunduğu “çoklu kriz”dir. Ekonomi, kurumlar ve devlet olarak yaşanan çoklu kriz çözülmek bir yana daha karmaşık hale gelmektedir.

Seçimlerle ayakları yere basmayan, ülke gerçekliğinde uzak yaklaşımlar, yaratılan umutlar seçim sonuçlarıyla büyük bir yıkım ve moralsizlik yarattı. Her seçim sürecinde olduğu gibi bu seçimlerde de oy avcılığı, biriken öfkeyi düzene çekmek, onun potasında eritmek için olmayacak vaatlerde bulundular. Kuşkusuz ki bu tüm vaatler her dönem olduğu gibi bu seçimlerde de halkların sorunlarını çözmekten çok uzaktı. Sonuçta süreç bir anlamıyla büyük bir moral bozukluğuyla seçim öncesi noktaya dönüldü. Burjuva cephesinde ki siyasal partiler kısacası burjuva muhalefeti adeta muhalefet olmaktan çok hedefsiz kaldı.

Şimdi tüm yaşananlara da gerekli sonucu çıkarma yerine yerel seçimlerle gündemi geçiştirme çabasındalar. Ama yaşanan kriz ve ekonomik çöküntü buna çokta fırsat vermiyor.

Tekrar seçilen AKP-MHP faşist irtifakı ve onun başı faşist şef Erdoğan in „ben ekonomistim “palavrası da çözüm olmuyor. Yaşanan ekonomik krizin kontrol altına alınması için, en azında yerel seçimleri daha rahat koşularda yapmak isteyen faşist şef Erdoğan her zaman ki gibi yine çözümü haklara, emekçilere fatura etmekte. Kriz karşısında emekçilere yönelik faturayı yükseltip, genişletmekte çareyi buldu. 

Yaşanan ekonomik krizi atlatmadan uzak, giderek çöküntüye sürüklerken faşist sistemin açıkladığı Orta Vadeli Program enflasyonla mücadele adi altında asıl olarak emperyalist efendilerine ve onun sermayesine “yapısal düzenlemeler” adı altında güvence sunma çabasında. 

Faşist şef Erdoğan’da Orta Vadeli Programa desteğini açıkladı.

Emperyalist sermayeye güven vermek için Londra emperyalist sermayenin koynunda getirip maliye bakanlığın koltuğuna oturtulan Mehmet Şimşek Orta Vadeli Programının uygulanmasının önemini ifade ederken Erdoğan’ın da programın arkasında durmasının hayati olduğunu vurguluyor. Ama ayni Mehmet Şimşek Londra’da kalkıp gelirken kucağında kalktığı emperyalist sermayede para bulamadı ki soluğu Körfez ülkelerinde aldı. 

Yaşanan çoklu kriz ve önlenemeyen ekonomik kriz, enflasyonun her geçen gün yükselmesi karşısında yine sistem aklanarak „suçlu “bulundu, bütün yaşanan krizin kaynağı olarak deprem gösterildi. Hükümetin açıkladığı orta vadeli programla gündeme gelen tamamlayıcı emeklilik sisteminin hedefinde kamusal emeklilik sistemi ve kıdem tazminatı var. Planla, yoksulluğun sosyal politikalarla giderilmesi gerekirken sermayedarların üzerindeki kıdem tazminatı yükünün kaldırma çabasındalar. Her fırsata olduğu gibi yine göz dikilen kıdem tazminatı. Ülkemizde bu politikayla emekçilerin cebinden alıp, sermayeye kaynak aktarmak, onların karlarına kar katma peşinde olan sistem bu programla kıdem tazminatını gasp etme peşindeler. Biz çok iyi biliyoruz ki hakim sınıflar ne zaman ‘sıkılaşma politikası, tasarruf’ söylemlerinin dile getirdilerse bu demektir ki emekçi halklara yönelik daha ağır faturaların kesileceği demektir.  Çünkü onlar her kriz dediklerinde asıl olarak sermaye için daha çok kar iken, emekçiler için ise daha çok yoksulluk demektir. 

Yaşanan ekonomik kriz ve sistemin krizi karşısında önümüzdeki süreç faşist iktidarın bir bütün olarak emekçilere, başta Kürt halkı olmak üzere sisteme muhalif kesimlere yönelik baskı, saldırılarının her alanda artıracağı gerçekliğidir. Bir yanda yabanci sermayeye güvenceler verirken diğer yanda onlara ülke emekçilerini ucuz iş gücü cenneti olarak sunmaktadır. Tüm bunları yaparken de en büyük dayanağı savaştır. Irak, Suriye olmak üzere yanına aldığı KDP ile Kürt halkina yönelik savaşı daha da tırmandırarak şovenizmi ve dinle kitlelerin dikkatini asil olarak bu yöne çekecektir.

Sistemin yaşadığı ekonomik-siyasi kriz her gün derinleşiyorken onun her yönlü saldırıları karşısında hızla örgütlenen ve onların bu politikalarını teşhir etmek, kitlelere gerçekliği taşımakla sorumluyuz. Onların sistem krizleri seçim sonuçlarının yaratığı moral bozukluğuna rağmen giderek kitlelerin artık eskisi gibi yönetilmek istenmediği noktaya doğru hızla sürükleyecektir. 

Genel seçimler ardında gelen yerel seçimlerle kitleleri oyalayan, aldatan sistemde umutlu hale getirme, sistem içi politikalarla kitlelerin aldatılması karşısında gerçekleri anlatmak, yeni yol ve yöntemler geliştirmek zorundayız. Burjuva muhalefet bir yana liberal-reformist ve sistem içi çözüm peşinde olanlara karşı devrimci uyanıklıkla hareket etmeliyiz. Ülkemizde sistemin çıkmaza sürüklendiği her dönemde halkın gücüne, emekçilere güvenme yerine sistem içi arayışlara çok tanık olduk. Ama her defasında dönüp dolaşıp yaşadıkları hayal karıklığıyla sosyalizm, yenilgi vb söylemleriyle kendisini aklamaya çalışanlar çok oldu. Bugünde bir tekrarını yaşıyoruz. Ama Marksizm-Leninizm’e olan inanç ve emekçilere duyduğumuz güvenle bu süreci tersine çevireceğiz…

Önceki İçerikODTÜ YEMEKHANE ZAMMI
Sonraki İçerikAMED GÖZALTILARI SERBEST