Tarih 16 Mart 1988 Halepçe semalarında 25-30 uçağın görüntülü sesleri ile inliyordu. Halepçeliler bu ‘davetsiz misafirlerin’ kendilerine hazırladığı ‘hediyeler’den habersiz yara aç yarı tok emperyalizmin ve faşist Sadam rejimin onlara sunduğu yoksul yaşamlarını sürdürmekteydiler.
Önce korkunç patlamalar geldi peşin sıra… Siyanür, Hardal… 100’e yakın kimyasal bomba atılmıştı üstlerine, her yanı bir elma kokusu sarmıştı. 70 bin nüfuslu Halepçe bir cehennem yerine dönmüştü o gün.
Gözler karardı önce… Bedenler sessiz yığıldılar oldukları yere 5000 Kürt neler olduğundan habersiz, son kez bakıyordu Halepçe’ye çocuk, genç, yaşlı, kadın, erkek… Sokakları, evler cansız bedenlerle dolup taşmıştı. Sığınaklara kaçanlara sığınaklarda ulaştı ‘Mdde-i kimyasal, dağlara kaçmak isteyenleri yarı yolda yakaladı. Çığlıklar yükseldi Halapçe’nin her bir köşesinde.
Ölüm Apansız yakalanmıştı Halepçe’yi, Halepçeliler geride, 5000 ölüsünü bırakıp göçüyordu İran’a Türkiye’ye on binlerce Kürt telörgülerle çevrili kamplara yerleştirdiler. Binlercesi de hastanelere dolduruldu.
‘Sessiz ölüm’ sessizce gerçekleşmişti. Dünya Halepçe katliamının tüm boyutlarını çok sonraları öğrenecekti.
Bugün hala bu vahşi katliamın, acıları, yaralarını taşıyor Halepçe. Ancak Halepçe ne ilkti ne de son oldu. Emperyalizm ve onun işbirlikçi uşakları sömürü düzenlerini ayakta tutabilmek için her dönem, dünyanın her köşesinde Halepçe’ler yaratmaktan bir an bile geri durmadılar. Sorun atılan bombaların kimyasal olup olmaması değildi elbette. Sorun emperyalizmin sömürü düzeninin varlığın yokluğu meselesiydi. Halepçe emperyalizmin kendisi ile özdeşleşen, asimilasyon, katliam soykırım, jenosit politikalarının ürünüydü. Ve bu politikalar dünyanın birçok köşesinde olduğu gibi Türkiye Kürdistan’da da on yıllardır sürdürülüyor. Bugün Kürdistanın her taşı, toprağı her yani Halepçeleştirildi.
Sömürgeci TC yıllardır Kürdistan’ın her yerinde insanları öldürüyor acımasızca, köyler yakılıyor, dağı taş kimyasal silahlarla bombalanıyor. Dün Halepçe’ye Saddam’ın attığı bombalar bugün TC tarafında Kuzey ve Güney Kürdistan’da kardeşlerinin üzerine yağdırılıyor.
Ve dün Halepçe için timsah gözyaşı dökenler bugün Kürdistan’da ve dünyanın birçok köşesine hayata geçirilen bu insanlık dışı katliamlara karşı alkış tutuyorlar. O gün Sademin Halepçe katliamına sessiz kalanlar bu insanlık dışı vahşeti görmezlikten gelen emperyalistler Saddam’ın elinde kitle imha silahlarının insanlığı tehdit ettiğini söylüyorlardı. Dünyayı atom santrallerine çevrenler, insanlığı tehdit eden boyutlara varan silahlanmanın yaratıcıları onlar değilmiş gibi.
Bu tam bir ikiyüzlülüktür, çünkü onların asıl amaçları dünya halklarını teslim almaktır. Bu emperyalistler ve yerli işbirlikçi uşak yönetimleri insanlığı düşünüyorsa bugün Kürdistan’ın doğası, halkına dünyanın başka yerlerinde kullandıkları kimyasal silahlara karşı tutum alırlar.
Bunun içindir ki ne Halepçe ilkti nede son oldu. Halepçe’lerin sonunu getirecek olan tek şey, emperyalizme, faşizme karşı sürdürdüğümüz sosyalizm mücadelesidir.
Halepçeleri unutmayacak ve unutturmayacağız!
Halepçelerin hesabını mücadelemizle soracağız!