Yılgınlığa, tasfiyeciliğe, liberalizme ve teslimiyete karşı, devrimi savunmak, bedenlerini siper edenlerin izinde yürümektir!
Onlar Kavgamızda yaşıyor!
‘Düşlerin sonsuza koştuğu yerde
Sabrın çiçeklerini açtığı yerde
Asla kapanmaz yaşanan defter
Çünkü tarihin en güzel yerinde
Son sözü hep DİRENENLER söyler…’
1984 Nisan’ında, Metris ve Sağmalcılar hapishanesinde devrimci kimliğe dönük saldırılara ve TTE (Tek tip Elbise) dayatmasına son verilmesi için başlayan açlık grevi 45. gününde ölüm orucu direnişine dönüştürüldü. Direniş 75 gün sürdü, bu direnişte Abdullah Meral, Haydar Başbağ, M. Fatih Öktülmüş, Hasan Telci ölümsüzleşti.
DİRENİŞ, ÖLÜM VE YAŞAM
‘’Açlık grevi adım adım ilerlemeye, programı gereği aşamalardan geçe geçe yürümeye devam ediyordu. Hazırlanan programa göre 30. ve 40. günde bir gruba açlık grevi bıraktırıldı. 45. Güne gelindiğinde ise açlık dolu soluklar kavganın yeni bir aşamasına geldi. Zulmü geriletmek için şimdi bedenler ölüm silahını kuşanmıştı. Zulüm Ölüm Oruçlarıyla teslim alınacaktı.
Açlık grevinin 45. gününde Sağmalcılar Özel Tip hapishanesinde, 49. günde de Metris hapishanesinde yapılan anonslarla Ölüm Orucu başladı. Devrimci Sol ve TİKB davasından toplam 16 tutsak ölümü kuşatıp teslim alma yarışında en önde yürümenin onuruyla saldırdılar düşmana. Ölüm Orucu savaşçıları zafere olan inançlarıyla yoldaşlarına, ailelerine vasiyetlerini yazdılar.
Eylem Anadolu hapishanelerinde de yankısını buldu. Devrimci Sol tutsakları Elazığ, Bartın ve Çanakkale’de de ölüm orucuna yattılar… Ölüm Orucu düşmanın korkularını büyüttü. Daha 30’lu günlerde ölümlerden korkmaya başlayan düşman tutsakları hastaneye göndermeye başlamıştı. Ölüm Orucuyla beraber ölümlerin hapishanelerde yaratacağı etkiyi düşünen düşman Ölüm Orucu direnişçilerini zorla Haydarpaşa Askeri Hastanesi’ne sevk etti. Şimdi Ölüm Orucu Haydarpaşa’nın zindanı aratmayan koğuşlarında sürmeye başladı.
…
Ölüm Orucunun 63. gününün son dakikaları yaşanırken saat 23.40’ı gösterdiğinde hastane koğuşunda bir ses yükseldi:
-Yoldaşlar Apo Şehit oldu…
14 Haziran’da 63 gün süren maratonda “Nasılsın Apo?” diye sorulduğunda, “İyidir iyi” diyen Apo ilk saplandı düşmanın bağrına. “İpi ilk ben göğüsleyeceğim” diyen Apo ölümü yenmenin, zaferin müjdecisi olmanın onuruyla kapadı gözlerini. Bütün yoldaşlar Apo’nun başına toplandılar. Zafere bir adım daha yaklaşmış, bu gece ölümü yenmiş olmanın gücüyle Apo’yu kaybetmiş olmanın acısı ve öfkesiyle kenetlendiler.
Yoldaşları Apo’yu önce tören için hazırladılar. Apo’nun bedeni sabunlu suyla silinip kurulandı. Yatağına boydan boya beyaz çamaşır serildi. Temiz iç çamaşırlar, pijama giydirildi. Çenesi ve ayak parmakları bağlandı. Üzeri kırmızı karanfillerle bezendi. Apo kırmızı karanfiller içerisinde gülümsedi geride kalan yoldaşlarına. Kollar Apo için havaya kaldırıldı, yumruklar sıkıldı. Hasan Telci’nin ölüme inat savrulan sesinde bir şiir yükseldi koğuşta:
“Akın var
Güneşe akın
Güneşi zaptedeceğiz
Güneşin zaptı yakın
Ölenler dövüşerek öldüler
Güneşe gömüldüler”
Bir yoldaş Apo’yu anlatmaya başladı:
– Bu gece ölümü yendik yoldaşlar… Hayır Apo ölmedi, bu onurun savunulduğu her kavgada yaşayacak… Onun bedenine sardığı onur bayrağını şimdi bizim bedenlerimiz taşıyacak.
Apo’nun düştüğü saatlerde Fatih ve Haydar da bilinçlerini kaybetmiş durumdaydı. Yaşananları anlamıyorlardı. Apo’nun şehit düştüğü onlara da söylendi. Fatih tüm gücünü toplayarak yumruğunu sıkıp “Apolar ölmez” diye haykırdı, sloganlar yükseldi.
“Apolar Ölmez”
“Ölüm Orucu Şehitleri Ölümsüzdür”
…
Ölüm haberleri tez ulaştı Sağmalcılar’a. Ölüm Orucunun 67. gününün akşamında tutsakların sesleri yankılandı tüm koğuşlarda.
Apo’yu Haydar ve Fatih izledi. Aynı güne iki ölüm sığdırmıştı Ölüm Orucu savaşçıları. Öfke kınına sığmazken zafer adım adım yaklaşıyordu.
66. gün 17 Haziran Pazar…
Sabah saat 06.15’te Ölüm Orucunun ikinci şehidi verildi. Haydar Başbağ Şehit düştü. Yoldaşları yine Apo gibi Haydar’a da tören yaptılar.
Haydar’ın ölümsüzlüğe uğurlandığı saatte bu kez de siper yoldaşı Fatih Öktülmüş ipi göğüsledi.
Ölüm Orucunun 69. günü düşman direnişçileri tehdit ederek direnişi bölmeye, parçalamaya, aklınca kırmaya çalıştı. Düşman 69 gündür açlığa, ölüme direnenlere operasyon çekmekten geri kalmadı. Ancak bu da direnişi kıramadı.
24 Haziran’da ise Hasan Telci ölümsüzlük burçlarına çekildi.
Ölüm Orucu 75. gününde Sinan Kukul’un önce hücredeki, sonra da hastanedeki yoldaşlarının kulağına fısıldadığı parolayla bitti.
Sinan Kukul hastaneden ayrılırken yoldaşlarına şöyle seslendi:
-Yoldaşlar, onurlu ve görkemli bir direniş yarattınız. Direnişimiz esas olarak hedefine vardı. Şimdi önemli olan yaşama dönmeniz. En kısa sürede sizi aramızda görmek istiyoruz. Kendinize iyi bakın.
75 gün süren irade savaşını zulme karşı bedenlerini ölüme yatıranlar kazandı.
Ölüm Orucu yılgınlığa, ihanete rağmen teslim olunmayacağının tarihsel bir örneğiydi.
Ölüm Orucu davaya bağlılığın, halk için kendini feda etmenin adıydı.
Ölüm Orucu sonuçlarıyla siyasal bir zaferdi. Düşmanın tüm silahları elinden alınmış, hapishanelerde inisiyatif kazanılmıştı.
***
(Bu yazı Haziran Yayınevi tarafından yayınlanan Direniş Ölüm Yaşam adlı kitaptan alınmıştır.)