“Devrimci savaşçılarımızın, militanlarımızın, insanlarımızın nasıl olmasını istediğimizi açıklamamız gerekirse, hiç duraksamaksızın yalnız şunu söylemeliyiz: Che gibi olsunlar!” (Fidel Castro)
Tamda Fidel Castro’nun dediği gibi bugün Orhan gibi olma zamanı. Emperyalist haydutların dünyayı kana buladıkları, tüm dünyanın gözü önünde filim izler gibi katliam, soykırımlar izletilerek yapılıyor. Onların iş birlikçisi yerel gerici, faşist iktidarlar baskıyı artırıyor. Dünya genelinde emekçiler, bir bütün halklar her geçen gün yoksullaşıyor, yaşamı çekilmez hale getiriliyor. Salt insana değil doğaya da düşman nu haydutlar daha çok kar hırsıyla doğayı yok ederek insanlığı bir uçuruma sürüklüyorlar.
Ülkemizde ki bir avuç azınlığın ve emperyalist efendilerinin emir kulu olan şeriatçı faşist sistem bu genel çarkın bir parçası olarak her türlü silahla halklarımıza saldırıyorlar. Ülkeyi iliklerine kadar sömürdükleri yetmiyor, daha çok çalma, çırpma hırsıyla her şeyi yok etme peşindeler.
Faşizmin sistem krizini aşmak için baskı terörü karşısında muhalefetle girdiği çatışma ve İstanbul belediyesine, CHP yönelik başlattığı saldırı dalgasına karşı her dönem olduğu gibi aydın gençlik tarihsel görevinin başına koştu. Oluşan tepkiyi barikatları parçalayarak ve alanlara akın eden gençlik CHP’yide ileri adımlar atmaya zorlamıştır.
Şeriatçı faşist sistem her yönüyle kriz içinde boğulmakta. Bu kriz nedeniyle de sallantıya giren sistem onları korkutuyor, korktukça da daha saldırganlaşıyorlar. Ancak onların saldırganlaşması ve her türlü terörü karşısında gençliğin önderlik ettiği isyan ve sokağı engelleyemiyor.
İşte tamda bu noktada Orhan’laşmak gerekiyor. Bu ortaya çıkan isyanı reformist, uzlaşmacı bir tutumla, ya da sistem içi çözümlerin çare olmadığını, olmayacağını çok iyi göstermektedir. Şeriatçı faşist sistem veya onun yerine iktidara gele bilecek başka bir burjuva kliğin sağlayacağı hiçbir özgürlük olamaz. Yine emperyalistlerin çıkarları ve bir avuç azınlığın çıkarlarını kollayacak, koruyacaklardır.
Hâkim sınıflarının kendi iç it dalaşlarında taraf olmak, medet ummak değil, gerçek kurtuluşun ve faşizmi yenmenin biricik yolu sistemin hedef alınmasıdır. Gerçek kurtuluş ve halkların özgür, eşit, sömürüsüz yaşamasının tek kurtuluşun sosyalizm olduğu gerçekliğiyle sosyalizm idealin daha sıkı sarılmak gerekiyor.
Bundandır ki bugün andığımız Orhan yoldaşın eylemi ve duruşunu bilince çıkarmak daha bir önem kazanmaktadır. 27 Nisan 2009 yılında düşman kuşatmasında, Orhan yoldaş inanç ve cüretiyle düşmanın teslim ol çağrılarına, 6.5 saat direnen ve tereddütsüz berrak bir sesle kendisini kuşatan polislere ve basına seslenmesi düşmanın beyninde bir balyoz gibi patlıyordu. Üzerine yağan yüzlerce mermi, atılan bombaların altında çatışan biri değil de bir anfide konuşuyormuşçasına sakinliği, hiçbir heyecanın olmaması ne yaptığını iyi bilen, inanç ve kararlık davaya bağlılığın, halkların kurtuluşu ve sosyalizm idealine bağlığın, M-L inancın sonucuydu.
“Teslim olmayan bir fedai devrimci kuşağına layık olmaya çalışacağım. İsmim Orhan Yılmazkaya. Devrimci karargâh savaşçısıyım. Türk ve Kürt halklarının mücadele birliği için savaşıyoruz. İşçilerin, Emekçilerin mücadele birliği için savaşıyoruz, Emperyalizme karşı, faşizme karşı, Siyonizm’e karşı savaşıyoruz. Yaşasın Devrim ve Sosyalizm. Yaşasın halkların kardeşliği. Yaşasın Türk ve Kürt halklarının mücadele birliği. Biz düşeceğiz fakat bizden sonra mutlaka bu kavga sürecek. Nasıl binlerce yıldan beri sürdüğü gibi. Thomas Mürchel’lerden, Şeyh Bedrettin’lerden, Mahir Çayan’lardan, İbrahim Kaypakkaya’lardan ve Deniz Gezmiş’lerden beri sürdüğü gibi.”
Tamda işte F. Castro’nun dediğini Orhan yoldaş için söylememiz bundandır. O teslim olmayan fedai devrimci kuşağına layık olmaya çalışacağım…” derken Kızıldere’de; “biz buraya dönmeye değil ölmeye geldik” diyenlerin inancını, “bize ölüm yok” diyerek tereddütsüz silahına sarılan Ulaş Bardakçı, bir 16- 17 Nisan’da İstanbul semalarında yankılanan Saboların, Sinanların; “asıl siz teslim olun, cesaretiniz varsa gelin teslim alin” diye yankılanan sesi iyi biliyordu. Feda devrimci kuşağa layık olmaya çalışacağım derken geçmişte geleceğe uzanan kopmaz bağın devamcısı, ileriye taşıyanı oluyordu.
Bunun içindir ki yine Nisan, yine kavganın şehri İstanbul’un üstüne duman çökmüş, sis basmıştı, yine kavga ve kurtuluş sloganları yükseliyordu İstanbul’un üstüne. Evet, yine Nisan, yine kavga vardı, geleceğe inancın, halklara adanmışlığın ve umudun kavgasının sesi bir kez daha yankılanıyordu İstanbul semalarında.
İşte bu geçmiş mirasın geleceğe taşınması, faşist devlet ve çetelerin zırhlı araçlar ve ağır silahlarla kuşattığında, Orhan yoldaş, “teslim ol” çağrısına, kendisinde önceki devrim savaşçıları, mücadelemizin öncülerinin devamcısı olarak dava insanı olma, davaya adanmışlığın özgüveniyle, faşizme karşı öfke ve halkların kurtuluşuna inancını ifade eden kararlılık ve sloganlarla yanıtlıyordu. Ogün ifade ettikleri tamda bugünü ifade ediyordu; ‘’Emperyalizme karşı, faşizme karşı, Siyonizm’e karşı savaşıyoruz…’’
“Özgürlük mücadelesi veren halklar için tek çözüm olarak silahlı mücadeleye inanıyorum ve ben inançlarımın bir sonucuyum. Pek çok kişi bana maceracı diyecek, öyleyim yalnızca farklı biriyim ve inandığı gerçekleri göstermek için postunu ortaya koyanlardanım.” (Che Guevara)
Tamda Che’nin de ifade ettiği gibi faşizme karşı kurtuluşun yolu silahlı mücadele ve Orhan gibi olmakta geçmektedir. Bugün Orhan’ı savunuyoruz, sahipleniyoruz kalpazanlığıyla Mahir, Deniz, İbrahim gibi onları parlamento duvarları arasına hapsetmek onları savunma, ideallerine sahip çıkmak değil, bu savunuyorum adına sadece onlarının ismini kullanmak, onların özünü boşaltmak, tasfiye etmektir. Onlar sistem içi reformizm, liberalizmin kulvarlarında gezinmekle savunulamaz.
Sosyalizm mücadelesi ve tarih boyunca sınıflar mücadelesi tarihinde öncü ve ölümsüzleşenlerimiz yaşamları pahasına mücadelede koydukları noktayla kendilerinde öncekilerde devraldıkları mirası geliştirerek ardıllarına miras bıraktılar. İşte Orhan Yılmazkaya kuşatıldığı Bostancı’daki o mevzide bize yürümemiz gereken güzergâhın altını kalın harflerle bir kez daha çizdi. Faşizme karşı mücadele, devrim mücadelesi bedel göze alınmada yürütülemez.
Emperyalizme, faşizme, Siyonizm’e karşı Orhan’laşmaya…
Yolumuz devrim yolunda destan yaratarak ölümsüzleşenlerin yoludur…
27 Nisan Fedai Kuşağın Manifestosudur!
Orhan Yılmazkaya Ölümsüzdür!
Devrim şehitleri ölümsüzdür!
Şehit Namırın!
Kavga sürüyor!

KY: Devrimcicephe.org