ABD’NİN KUŞATMA, TEHDİT, İŞGAL TEHDİTLERİNE KARŞI VENEZUELA HALKI KAZANACAK
ABD, meşru Venezuela yönetimine karşı yıllardır sürdürdüğü düşmanca ve sömürgeci çizgiyi daha da tırmandırarak açık bir emperyalist saldırı hazırlığına girişmiş durumda. Washington, ekonomik kuşatma, siyasi tecrit ve rejim değişikliği operasyonlarıyla sonuç alamayınca, şimdi tehdit dilini büyütüp bölgeyi yeniden dizayn etmeye dönük açık bir müdahale ortamı yaratmaya çalışıyor. ABD’nin Caracas’taki tüm diplomatik personelini çekmesi ve ardından Venezuela’da bulunan kendi vatandaşlarına “ülkeyi terk edin” çağrısı yapması, bu planlı gerilim stratejisinin yeni bir hamlesinden ibaret.
Washington’un yayımladığı bildiride Venezuela’da kalan Amerikan vatandaşlarının “haksız tutuklama, işkence, terörizm, kaçırılma ve kötü sağlık altyapısı” gibi risklerle karşı karşıya olduğu iddia edilirken, ABD yönetimi kendi yaptırımlarıyla yarattığı ekonomik yıkımı Venezuela halkının sırtına yüklemeyi sürdürüyor. ABD’nin yıllardır uyguladığı ekonomik abluka, finansal gasp ve ambargoları yüzünden ülkenin sağlık, ulaşım ve üretim altyapısı hedef alınmışken, tüm bu sonuçları “Venezuela tehlikeli bir ülke” propagandasının malzemesi haline getirmesi, emperyalizmin ikiyüzlülüğünün tipik bir örneğidir.
Uyarıda cinayet, soygun ve güvenlik sorunlarından söz edilip Venezuela devleti hedef gösterilirken, dünyanın dört bir yanında darbelerin, işgallerin ve kontrgerilla faaliyetlerinin baş destekçisi olan ABD’nin “insan hakları” maskesini her kriz anında yüzüne yeniden takması bilinen bir iki yüzlülük. Halk hareketlerini ezmek için Latin Amerika’dan Ortadoğu’ya kadar sayısız ülkeye ölüm ve yıkım götüren bu emperyal merkez, kendi çıkarlarına hizmet etmediği sürece hiçbir halkın yaşamına, özgürlüğüne ya da güvenliğine değer vermez.
ABD Dışişleri Bakanlığı’nın Venezuela’ya gitmek isteyenlere “vasiyetname hazırlayın, koruma ekibi tutun, tıbbi tahliye sigortası alın” gibi akıl dışı ifadeler kullanması, Venezuela’yı savaş sahasına çevirmek isteyen emperyalist psikolojik savaşın tipik bir taktiğidir. Latin Amerika’yı kendi arka bahçesi olarak gören Washington, bölgedeki ilerici iktidarları zayıflatmak için her yolu mübah görmektedir.
Trump yönetimi ise tehdit dilini daha da ileri taşımış; uyuşturucu taşıdığı iddia edilen teknelere yönelik saldırıları işaret ederek “yakında karadan da başlayacağız” sözleriyle, uluslararası hukuku ve ulusların egemenlik hakkını alenen yok sayan bir emperyal kibir sergilemiştir. Bir devlet başkanının başka bir ülkeye karşı bu kadar pervasızca konuşabilmesi, ABD emperyalizminin dünya halklarını hâlâ kendi mülkü gibi görmesinin en çıplak göstergesidir.
Ancak tüm bu saldırganlığa rağmen Venezuela halkı ve Bolivarcı iktidar, ABD’nin emperyalist kuşatma, sabotaj ve darbe girişimlerine karşı yıllardır direniyor. Halkın örgütlü iradesi, sömürü zincirlerine boyun eğmeyerek sosyal kazanımlarını, ulusal egemenliğini ve devrimci mirasını savunuyor. Bu direniş, emperyalizmin karşısında sadece bir ülkenin değil; tüm dünya halklarının, işçi sınıfının ve ezilenlerin ortak mücadelesinin de bir parçasıdır.
Venezuela halkının kararlı duruşu, emperyalist tahakküme karşı küresel direncin umut veren bir örneği olarak yükselirken, dünya halklarının dayanışmasıyla bu mücadeleyi güçlendiren olmak zorundayız. Emperyalizmin saldırganlığına karşı verilen her mücadele, insanlığın özgürlük, eşitlik ve bağımsızlık arayışının bir adım daha ileriye taşınması anlamına geliyor.
4 Aralık 2024
Şemdin Şimşir






