Cumartesi Anneleri’nin 1045’inci hafta buluşması Galatasaray Meydanı’nda gerçekleşti.
Gözaltında kaybedilen yakınlarının akıbetini sormak ve faillerin yargılanmasını talep etmek için Galatasaray Meydanı’nda 1995 yılından beri oturma eylemi yapan Cumartesi Anneleri bu hafta 1996 yılında gözaltında kaybedilen Talat Türkoğlu’nun akıbetini sordu.
AKP’li Cumhurbaşkanı’na da seslenilen açıklamada “Gözaltında kaybetmelerde, sadece olayın gerçekleştiği dönemdeki iktidarları değil, aynı zamanda sonraki iktidarları da kapsayan bir sorumluluk zinciri vardır” denildi.
Erdoğan’a “Kayıp yakınlarına etkili ve ulaşılabilir iç hukuk yolları sağlama ve seslerini duyurma çabalarını destekleme sorumluluğunuzu yerine getirin” çağrısı yapıldı.
“GALATASARAY’DAKİ BARİYERLER KALDIRILMALIDIR”
Cumartesi Anneleri tarafından yapılan basın açıklamasının tamamı şu şekilde:
“29 yıl önce Edirne’de gözaltında kaybedilen Talat Türkoğlu nerede?
1045. haftamızda da bizi gerçek toplanma mekânımızdan ayıran polis bariyerlerinin önündeyiz.
Yaşadık, biliyoruz: Barışçıl bir gösteri sırasında katılımcıların engellenmesi veya gösteri sonrasında katılımcılara yönelik soruşturma ve cezalandırma yoluna gidilmesi Anayasa’ya aykırıdır ve toplanma hakkının ihlali anlamına gelmektedir. Hakkın keyfi biçimde engellenmesi, insanları düşüncelerini serbestçe açıklamaktan, toplantı ve gösterilere katılmaktan caydırmayı amaçlamaktadır. Toplanma ve gösteri hakkını hedef alan bu hukuksuzluk son bulmalıdır. İlk adım olarak, Galatasaray’daki bariyerler kaldırılmalıdır. Ancak bu yetmez; gösteri ve toplanma hakkını kullandıkları için tutuklanan herkes derhal serbest bırakılmalı ve haklarındaki tüm suçlamalar düşürülmelidir.
1045.haftamızda Talat Türkoğlu’nun gözaltında kaybedilme bilgisini kamuoyu ile paylaşmak için buradayız.
“İTİRAFLAR BASINA YANSIDI, ‘KOVUŞTURMAYA YER YOK’ DENİLDİ”
Sosyalist kimliğiyle bilinen 45 yaşındaki Talat Türkoğlu, İstanbul Avcılar’da yaşıyordu. 29 Mart 1996 tarihinde annesini ziyaret etmek için Edirne’ye gitti. İstanbul’dan Edirne’deki evin kapısına kadar sivil polisler tarafından takip edildiğini kardeşlerine söyledi. Ailesinin yanında kaldığı süre boyunca bu durum devam etti.1 Nisan 1996 tarihinde İstanbul’daki evine dönmek üzere yola çıkan Türkoğlu’ndan bir daha haber alınamadı.
Türkoğlu Ailesi, İnsan Hakları Derneği ve Uluslararası Af Örgütü’nün tüm girişimleri sonuçsuz kaldı. Resmi makamlar, Talat Türkoğlu’nun gözaltına alınmadığını ve nerede olduğunu bilmediklerini söyledi.
1997 yılında JİTEM mensubu Kasım Açık’ın yaptığı itiraflar basına yansıdı. Talat’ın eşkâlini, kullandığı saati, giysi ve ayakkabılarını, cüzdan bilgilerini ayrıntılarıyla veren Kasım Açık; onun Edirne yakınlarında bulunan Çadırkent’te polisler, askerler ve itirafçılardan oluşan bir ekip tarafından sorgulandığını, işkenceyle öldürüldüğünü ve bedeninin Meriç Nehri’ne atıldığını söyledi.
Bu beyanlar üzerine Türkoğlu Ailesi, avukatları aracılığıyla ek bir soruşturma yapılması için savcılığa başvurdu. Ancak savcılık, etkin bir soruşturma yürütmeden ‘kovuşturma yapılmasına yer olmadığına’ karar verdi.
“AİHM’DE TÜRKİYE MAHKUM EDİLDİ”
AİHM’e taşınan davada ise Türkiye, etkili bir soruşturma yapmadığı ve Talat Türkoğlu’nun yaşama hakkını koruma yükümlülüğünü yerine getirmediği gerekçesiyle mahkûm oldu.
AİHM’in Türkiye’yi mahkûm etmesinin ardından, dosyayı başından beri takip eden İHD avukatı Gülizar Tuncer, Edirne Savcılığ’ına dilekçe ile başvurarak AİHM’in verdiği mahkûmiyet kararı gereği soruşturmanın derinleştirilerek sürdürülmesini talep etti. Ancak Edirne Savcılığı, zamanaşımı süresinin dolduğu gerekçesiyle “kovuşturma yapılmasına yer olmadığına” karar verdi. Bu karara yapılan itiraz başvurusu da reddedildi.
Aile, 18 Ağustos 2016 tarihinde Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu. Anayasa Mahkemesi ise 2020 yılında başvurunun diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin süre aşımı nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verdi. Aile, kararın icrası için tekrar AİHM’e başvurdu.
“SONRAKİ İKTİDARLARI KAPSAYAN BİR SORUMLULUK ZİNCİRİ VAR”
Kısacası, Talat Türkoğlu’nun gözaltında kaybedilmesi ile ilgili iç hukukta tüm başvuru yolları denenmesine rağmen, evrensel hukuka aykırı bir biçimde zamanaşımı devreye sokularak dosya kapatıldı.
1045.haftamızda Cumhurbaşkanı Erdoğan’a sesleniyoruz: Kayıp yakınlarının ‘Gözaltına alınan sevdiklerimize ne oldu?’ sorusunun muhatabı 23 yıldır siz ve iktidarınızdır. Zira gözaltında kaybetmelerde, sadece olayın gerçekleştiği dönemdeki iktidarları değil, aynı zamanda sonraki iktidarları da kapsayan bir sorumluluk zinciri vardır. Kayıp yakınlarına etkili ve ulaşılabilir iç hukuk yolları sağlama ve seslerini duyurma çabalarını destekleme sorumluluğunuzu yerine getirin.
Kaç yıl geçerse geçsin, Talat Türkoğlu için, tüm kayıplarımız için adalet istemekten, devletin evrensel hukuk normları içinde hareket etmek zorunda olduğunu hatırlatmaktan vazgeçmeyeceğiz.”