Bugün spor tribünlerinde yükselen ırkçı ve şoven saldırılar ne anlıktır ne de münferittir. Bu saldırılar, yıllardır Kürt halkına karşı sürdürülen inkâr, imha ve asimilasyon politikalarının toplumsal alandaki devamıdır. Tribünlerde Leyla Zana’ya yöneltilen hakaretler, yalnızca bir kişiyi değil; Kürt halkının kolektif hafızasını, özgürlük mücadelesini ve birlikte yaşam iradesini hedef alan bilinçli bir saldırıdır.
Kürt halkı on yıllardır köyleri yakılan, zorla yerinden edilen, faili meçhullerle yok edilmeye çalışılan, işkenceye ve katliama maruz bırakılan bir halktır. Bu tarihsel gerçeklik, bugün tribünlerde atılan sloganların hangi zihniyetin ürünü olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Irkçılık boşlukta doğmaz; devlet aklı tarafından üretilir, korunur ve ihtiyaç duyulduğunda toplumsal alanlara sürülür.
Daha önce “beyaz Toros” gibi kirli savaşın sembollerinin tribünlerde pankartlaştırılmasına göz yumanlar, bugün yükselen nefret dilinin de doğrudan sorumlusudur. Müdahale edilmeyen, cezasız bırakılan her ırkçı söylem yeni saldırıların zeminini hazırlamıştır. Bu nedenle yaşananları “taraftar tepkisi” ya da “kısa süreli tezahürat” olarak sunmak, gerçeği örtme çabasından başka bir anlam taşımaz. Bu, bilinçli biçimde yönlendirilmiş, kışkırtılmış ve örgütlü bir linç siyasetidir.
Bugün spor alanları, halklar arası düşmanlığı körüklemenin, Kürt halkına yönelik nefret suçlarını yeniden üretmenin ve faşist ideolojiyi meşrulaştırmanın araçlarına dönüştürülmektedir. Bu durum ne spor ahlakıyla ne de toplumsal etikle bağdaşır. Tribünler, halkların kardeşliğinin değil; şovenizmin sahnesi haline getirilmektedir.
Leyla Zana şahsında yapılan bu saldırı aynı zamanda kadınların özgürlük, yaşam mücadelesine yöneliktir.
Faşist grupların tribünlerde yeniden sahneye sürülmesi tesadüf değildir. Ancak bu halklar, bu saldırılara yabancı değildir. Kürt halkının kolektif hafızası direnişle, bedelle ve onurla örülüdür. Ne tribünlerde yükselen nefret sloganları ne de onları besleyen siyasal akıl, özgürlük ve eşitlik mücadelesini durdurabilir.
Leyla Zana’ya yönelik hakaretleri reddetmek, herhangi bir siyasi çizginin savunusu değildir. Bu tutum; insan onurunu, halkların eşitliğini ve birlikte yaşam iradesini savunmaktır. Irkçılığa karşı durmak, yalnızca Kürt halkıyla değil; bu topraklarda eşit, özgür ve onurlu bir yaşamı savunan herkesle yan yana durmaktır.
Bu saldırıyı gerçekleştirenleri, buna zemin hazırlayanları ve sessiz kalanları kınıyoruz. Irkçılığa, faşizme ve örgütlü nefret politikalarına karşı mücadelemizi kararlılıkla sürdüreceğimizi bir kez daha ilan ediyoruz. Spor da sokak da, yaşamın her alanı da bu mücadelenin parçasıdır.
Çünkü insan onuru bölünmez; özgürlük ve eşitlik ertelenemez.
Tribünlerde Leyla Zana’ya yöneltilen hakaretleri kınıyoruz.
Leyla Zana yalnız değildir.
Editor






